
ULUS, CUMHURİYET'İNE
SESLENİYOR

100. Yıl’a ulaşabildiğimiz, küllerinden doğan Simurg’dan bile daha olağanüstü olan bu eşsiz vatanımız için sonsuz şükranlarımı sunuyorum canım Atatürk’üm. Fikirlerini yeterince ve layıkıyla yaşatamadığımız için de senden af diliyorum. Ve kemiklerini sızlatmamış olmayı canı yürekten Allah’ımdan niyaz ediyorum. Ne mutlu Türküm diyene. Sonsuza dek…
devamını görFazıla DURUL
Karanlık zamanlar aydınlıkla buluşmak için güneşe ihtiyaç duyar, bu yüzden de Cumhuriyet’e sahip olmak yetmez. Cumhuriyet'i, Cumhuriyet gibi yaşamak ister. Atamızın adımları adımlarımız, Cumhuriyet ise kanatlarımız olsun.1 asır geçti... Sıra 100 asır, 1.000 asır, 10.000 asırlarda... Duraksasa bile ilerleyen uygarlık tarihinde, Yaşasın Cumhuriyet'in 100. Yılı!
devamını görÖzlem YAKAR
Çok sevdiğim Cumhuriyet yeni yaşından sana merhaba demek istedim. Türkiye'nin demokrasi yolundaki en güzel başlığına ev sahibi olduğun ve bizi nesilden nesile gururlandırdığın için sana minnet borçluyuz. Bu ülkenin hem çalışan kadın profiline senin yolunda katkılar sağladığımı hem anne rolünde bu yolda bir minik yetiştirmeye gayret gösterdiğimi en içten sevgilerimle sana iletmek isterim. Senin fikir sahibin ve bizim değişmez Atamız Mustafa Kemal Atatürk'e yeni nesille birlikte hizmet etmekten ötürü çok mutluyuz. Dilerim nice yeni yaşlarında yepyeni umutlarla, birlikte yol alırken buluruz kendimizi ve dilerim dilimizde hep senin namelerin ve de Atamızın öğrettikleriyle bu ülkeye hizmet etmeye devam edebiliriz. Seni yürekten kutluyoruz kıymetli Cumhuriyetimiz ve yüreğimizdeki Cumhuriyet ışığının sönmemesini diliyoruz. Atamızla ve senle pek çok 100 yıl yaşanması dileklerimle... Sevgiler♥️
devamını görSevil YARAŞ
Bir Türk genci olarak Cumhuriyetimizin 100. yılında vatanıma ve milletime sahip çıkacağıma, vatanım için faydalı ve yararlı işler yapacağıma; Atatürk'ün ilke ve inkılaplarına sahip çıkacağıma büyük Türk milleti önünde söz veriyorum. Ne mutlu ve onurlu bir gündür bizim için Cumhuriyetimizin 100. yılı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun. Daha nice yıllara. "YAŞASIN CUMHURİYET"
devamını görMücahit ASLANBEY
Sevgili Virginia Woolf, Size bu mektubu, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı’nda; 1929 yılında yayımlanan, “Bir kadın kurmaca yazacaksa parası ve kendine ait bir odası olmalıdır” deyişinizin geçtiği Kendine Ait Bir Oda isimli deneme kitabınızı okumuş ve hatta geçtiğimiz kış İstanbul Anadolu yakasında küçük bir kültür merkezinde, kitabınızdan uyarlanarak sahnelenmiş aynı adlı –iki kişilik– tiyatro oyununu, bir avuç kadın hakları savunucusu ve feminist seyirciyle izlemiş bir Türk kadın kurmaca yazarı olarak yazıyorum. İzninizle size “sen” diye hitap etmek istiyorum. Sevgili Virginia, İngiltere gibi, çağımızın demokrasi beşiği olarak algılanan; bilimde, sanatta, edebiyatta, teknolojide ve en önemlisi insan hakları gibi son derece önemli alanlarda, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere örnek olan gelişmiş bir ülkede; kadınların 1800’lerin sonlarına kadar Oxford ve Cambridge gibi köklü üniversitelere alınmadığı, seçme ve seçilme haklarının olmadığı, 1900’lerin başlarında kadın yazarların, bin bir zorluklarla karşılaşarak, takma erkek isimleriyle yazdığı kitapları okurla buluşturma mücadelelerinin hüküm sürdüğü o karamsar dönemleri yaşadığını biliyorum. Seni çok iyi anlıyor, duygularını paylaşıyor ve verdiğin mücadelenin yanında olduğumu belirtmek istiyorum. Hatta, yazma isteğinin sende ilk filizlenmeye başladığı dönemde, sırf meraktan Londra’daki British Library Kütüphanesi’ne gittiğini, o dönemde yazan kadın yazarların kimler olduğunu merak ettiğini, kütüphanenin tozlu raflarında neredeyse hiçbir kadın yazar bulamayınca, bu sefer de kadınlar hakkında yazılmış kitapların izini sürdüğünü ve ne yazık ki kadınlar hakkında yazılmış tüm kitapların erkekler tarafından yazılmış olduğunun farkına vardığını da biliyorum. Hatta, bu kitapların hemen hepsinde de kadının ikinci sınıf bir varlık, haz kaynağı bir meta, namus bekçisi bir köle, beceriksiz, sınırlı zekâya sahip, insanla hayvan arasında bir mahlukat olarak tarif edildiğini görüp hayal kırıklığına uğramıştın… Virginia, biraz da Anadolu topraklarında tekrar geçmişe dönelim… Türkiye’de Cumhuriyet döneminden önce kadınlara baktığımızda ne görüyoruz? O dönemde Anadolu’da sosyo-kültürel alanda ön planda yer alan belki birkaç kadın sayabilirim. Onların da çoğu gizli saklı faaliyet gösteriyordu. 1920’lere kadar kaç kadın yazarımız, şairimiz vardı? 1-2? Kısacası yok denecek kadar az… Kadınlar yazar mı olacaktı o dönemde? Neredee? Tefe koyarlardı. Tarihte, maalesef kadın her zaman toplumdan uzak tutulmak istendi. Kadın küçük görüldü ve beceriksiz olarak lanse edildi. İngiltere’de de böyleydi. Anadolu’da da durum benzerdi. Toplumların yarısını oluşturan “Kadın” tüm çağlarda aşağılandı ve asla öne çıkartılmaması gereken bir cins haline getirildi. Sevgili Virginia, kitabında verdiğin örneklerde, erkeklerin kadınlara uyguladığı baskının ve her zaman süre gelen “eşitlik” tartışmasının yanıtını tarihten alıntılar yaparak açıklıyorsun. Kadın ve edebiyat arasındaki bağlantıyı, kadınların erkeklerden neden daha az yazdığını, yaratıcılıklarının neden erkekler kadar olamadığını, tarihsel süreç içerisinde kadının toplumdaki silik ve geri plandaki konumunu, kadınların dünyasına dair ilginç tespitlerin ve farklı bakış açınla anlatıyorsun. Bu tarihe ışık tutan ve kadınların yolunu bir meşale gibi aydınlatan eserin için seni tebrik ederim. Bugüne kadar okuduğum diğer kitaplar, izlediğim filmler ve haberlerden edindiğim izlenim; doğuran ve çoğaltan bir varlık olan kadının, karşı cinsteki zihinsel verimliliğe de sahip olabilmesi gerçeğinin, kadın ve erkeğin zihinsel eşitlik ilkesinin bilinçli olarak yadsınması, yok sayılması... Ne yazık ki dünya üzerinde, kadının evde kapalı kapılar altında tutulduğu, bilim, sanat ve iş dünyasında önemsiz bir varlık olarak kabul edildiği, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz bırakıldığı tarihsel karanlık dönemler oldu. Hiç anlamıyorum Virginia! Hangi hastalıklı zihniyet, kadının tiyatro oyununda oynayamayacağını, kitap yazamayacağını, şarkı besteleyemeyeceğini söyler? Hangi zalim düşünce, kadını işe yaramaz olarak tanımlayıp, ayak işlerine layık görür, hangi mantık beceriksiz ilan eder? Sevgili Virginia, belki de her şeye rağmen bugünleri görseydin, bir 100 yıl sonra bazı şeylerin değiştiğini ve geliştiğini görecektin. Bu gelişmişliğin yanında yetkin bir yazar olarak, illâ ki gelişkin düzenlerin aksayan taraflarını da görecektin… Bundan 100 yıl geriye gittiğimizde, bugünlerin hayâl bile edilemeyeceğini kesinkes düşünebiliriz. Dünden, bugüne neler oldu, neler yaşandı sevgili Virginia? Kadınlar savaşlarda, kıtlıklarda her zorluğa göğüs gerdi. Kendini unuttu. Anasına, babasına, kocasına, çocuğuna kendini vakfetti. Peki ya toplumda bir birey olarak kendisinin, yaratıcılığının, toplumdaki sosyokültürel, sanatsal, zihinsel, bilimsel varlığının rolü ne olacaktı? Ahh Virginia, geçmişi zaman makinesinde geri giderek değiştiremeyiz. Geleceği de ümit ederek şekillendiremeyiz. Hayatımızın anlamı tam olarak şu anda... Bugünler şekillenmedikçe, yarının hiçbir önemi yok maalesef... Geçmişi ders alınacak bir yapı olarak düşünüp, yarın için bugünden harekete geçmeliyiz. Kadın erkek ayırımcılığı bir yana; ırk, ten rengi, din, mezhep ayırımı da yapmamalıyız. Tek bir insan nesli olarak yaratıldığımızı kabul edip, birbirimizi ötekileştirmemeliyiz. Hepimiz bu dünyanın insanlarıyız. Bunu unutmamalıyız. Sevgili Virginia, ülkemizde kadınların temel hak ve özgürlüklerini kazanması, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet döneminde ve sonrasında oldu. Ülkemiz kadınlarının 1900’lerdeki okuma oranı yüzde 0,06 gibi komik bir rakamdı. Cumhuriyet sonrasında Latin alfabesinin yazı diline getirilmesi, kılık kıyafet devrimi, laiklik ve 1928’de, İngiltere dahil pek çok gelişmiş ülkeden daha önce, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının veren medeni kanun gibi ilke ve devrimlerle ülkemizde neler mi oldu? Kadın yazarlarımız, şairlerimiz, öğretmenlerimiz, profesörlerimiz, sinema, tiyatro sanatçılarımız, uçak pilotlarımız, doktorlarımız, şarkıcılarımız, bale yapabilen, opera söyleyen, dans edebilen kadınlarımız oldu. Kadınların erkeklerle eşit haklara ve statüye sahip olup, hayatın içinde etkin rol alması; memleketimizin yüzyıllardır kendisine hâkim köhne zihniyetten sıyrılarak, demokratik bir cumhuriyet haline evrilmesini sağladı. Sevgili Virginia, o yıllarda Amerika ve Avrupa kıtası bile, Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilen bu özgürlük devrimine şaşmış kalmıştır. İnanmazsan, Times’ın o dönemki yayınlarına bakabilirsin. Kitabında kadınlara şöyle seslenmiştin Virginia, “Para kazanın, kendinize ait boş bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!” Biliyor musun Virginia, biz Cumhuriyet kadınlarının kurmaca yazarı olması için senin demiş olduğun üzere; ne “paraya”, ne erkekler “ne der?” diye düşünmemize, ne de içinde yalnız kalabileceğimiz “kendimize ait bir odaya” ihtiyacımız yok! Çünkü bizim, “Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” “Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.” “Yoksul kadın, hiçbir şeyi olmayan kadın anlamında alınmıştır. Halbuki kadın denilen varlık, bizatihi yüksek bir varlıktır. Kadına yoksul demek, onun bağrından kopup gelen bütün insanlığın yoksulluğu demektir.” “Tarih, Türk inkılâbını anlatırken, bunun bir kurtuluş olduğunu en başta söyleyecektir. Bu kurtuluşun çeşitli aşamaları içinde de, özellikle kadınların kurtulmasını anacaktır.” “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” Sözleriyle bizlere seslenen bir Atamız, Mustafa Kemâl Atatürk’ümüz ve O’nun önderliğinde kurulmuş, kadını el üstünde tutan, güvencemiz, asırlık çınarımız, anlı şanlı 100 Yıllık Cumhuriyetimiz var! Umut dolu aydınlık yarınlara… Sevgilerimle,
devamını görAslıhan GÜVEN
Tanışmamış ve görmemiş olmamın, seni hissetmediğim anlamına gelmediği bir sevgi. Öylesine özel, öylesine kalpten bir bağ. Senin hedeflerine doğru yürürken, bize açtığın yolda emellerini gerçekleştirebilmek için payıma düşen görevleri üstlenirken, dönem dönem zorlandığımı biliyorum. Fakat sonra kulağıma sesin geliyor "Sizler, yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız da beni izleyeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze durmadan, yorulmadan yürüyecektir." Ve ardından yeniden güç kazanıyorum ve ışık saçarak yürümeye devam ediyorum. Söylediğin gibi zekamı unutarak, daima çok çalışarak ilerliyorum. Pes etmeden, aşk ile. Bir Türk genci olarak bizi gördüğünü, duyduğunu ve hissettiğini biliyorum. Saygı, sevgi ve özlem ile Atam…
devamını görCan PERİMCEK
İyi ki Cumhuriyet kadınıyım ve iyi ki onun öğretmeniyim...son nefesime kadar yetiştirdiğim bütün evlatlarıma tek sözüm şudur: vatanına ve milletine sahip çıkmayana hakkımı helal etmiyorum... beni yetiştiren öğretmenim bize hep bunu miras olarak bırakmıştı. Ben de benden sonrakilere bu sözü hep söyledim ve söylemeye de devam edeceğim. Atamın izinde her daim....
devamını görSibel GÜNERİ
Sevgili Cumhuriyet, Yeni yaşın kutlu olsun. Dilerim ki yıllar geçtikçe ismini en güzel şekilde anar, varlığını daim ettiririz. Sen iyi ki hayatımıza geldin. Bir bebeğin ilk kalp atışı, bir annenin ilk heyecanı, bir kadının da en büyük şansısın. Senin sayende bugün okuyor, oy kullanıyor, kendi hür irademizle seçimlerimizi yapıyor, yaşıyor ve yaşatıyoruz. Senin sayende her sokağımız denize çıkıyor. Adım attığımız her yol çiçekleniyor. Biz Türk gençlerine geniş ufuklar, mutlu yarınlar sunuyorsun. Senin varlığın biz gençleri güçlü kılıyor. Susmamız gerektiğini söyleyenlere sesimizi daha gür çıkarıyor, doğru bildiğimiz yolda seni bize armağan eden Atatürk gibi korkmadan yürüyoruz, çünkü biz Cumhuriyetin çocuklarıyız. Senin adınla kazandığımız her hakkı senin adını yaşatmak için kullanacağız. Sana sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Seni bizimle kavuşturan Gazi Mustafa Kemal’e bin teşekkür ediyoruz. İyi ki Mustafa Kemal var. İyi ki Cumhuriyet var. İlelebet var olsun. Yaşasın Cumhuriyet!
devamını görYüsra BATUR
Cumhuriyetimizin 100. yılında bu mektubu yazarken geçmişte bize bu ülkeyi bırakan insanlara minnet duygularımı ifade ederek başlamak istiyorum. Bütün dünya savaş halindeyken Cumhuriyet’i ilmek ilmek işleyerek ilan eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını gelecek nesillere aktarmayı bir borç biliyorum. Ne zaman sokağa çıkıp özgürce bisiklet sürsem, evimde huzurlu hissetsem ya da hayallerimi hedeflerimi düşünsem hep aklıma onlar ve kurdukları Cumhuriyet geliyor. Cumhuriyeti ilan etmek tarihsel olarak gelinen noktada bir mecburiyetti. Ne mutlu bize ki Cumhuriyet’i kuran neslin devamıyız. Önce Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Cumhuriyet Devrimi ile bütün ezilen, haksızlığa uğrayan ve işgal edilen ülkelere örnek olduk. Bu gurur hepimize yeter. Son olarak ülkemizde yaşayan bütün gençlerin sloganı olmasını istediğim cümle: “Birinci vazifemiz ilelebet hatırımızda.” Sonucu ne olursa olsun Cumhuriyeti koruma ve gelecek nesillere aktarma inancımızdan bir karış geri adım atmayacağız.
devamını görGürhan YÜCEL
