ULUS, CUMHURİYET'İNE

SESLENİYOR   

  • Ben Kurtuluş Savaşı'nı görmüş bir kadının torunuyum. Babaannem hep anlatırdı, Rus Ermeni zulmüne nasıl maruz kaldıklarını ve derdi evlatlarım kanınızın son damlasına kadar vatanımızı savunmaktan vazgeçmeyin. Tren Kars'a girdiğinde sevinç çığlıkları atılmış Mustafa Kemal ve Türk ordusu geldi diye. İşte o gün bizim kurtuluşumuz oldu. Namusumuzu, canımızı kurtardı. Allah gani gani rahmet etsin Atatürk'ü derdi. Hep gururla anardı, bir gün bu vatana fitne sokmak isteyen olacaktır, siz karşısında durun, öyle okuyup büyük yerlere gelmeseniz de hep vatansever olun, çünkü vatanı sevmek korumak imandandır derdi. Ben de bugün onun vasiyetini yerine getiriyorum, vatanımı her koşulda savunacak evlatlar yetiştiriyorum. Atatürk ve silah arkadaşları ve kadim Türk devletini o dönemde ayakta tutan tüm herkesten Allah razı olsun ve Allah gani gani rahmet etsin. Önce Allah sonra da onların sayesinde bu vatanda yaşıyoruz

    devamını gör
    Sabiha ÇAYIR
  • Biz hediye edilişinin 100. Yılında Cumhuriyet'e sımsıkı sarılmış bir birey olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Bu gururu bizlere armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun Cumhuriyet’in temellerinin atılması uğruna canlarını ortaya koymuş tüm silah arkadaşlarını saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Cumhuriyetimizin 100. Yılında daha yüksek sesle! İyi ki Atatürk! İyi ki Cumhuriyet!

    devamını gör
    Can KÜÇÜK
  • Ebediyetle taçlanan bir mirasın 100. yılına… Bağımsızlık, özgürlük, eşitlik… Tüm bunlara ancak kadınların da sahip olmasıyla muasır medeniyetler seviyesine yükseleceğimize inanan bir liderin ve silah arkadaşlarının verdiği mücadelenin 100. yılını gurur ve coşkuyla kutluyoruz. Bugün; bir kadın, iş dünyasının bir üyesi, temsil ettiğim kurumun sıkı sıkıya tutunduğu değerlerin toplumdaki sözcülerinden biri olabildiysem bunun temeli 100 yıl önce bu topraklarda Halide Edip, Nene Hatun, Safiye Ali ve nicesiyle atıldı. Bu yüzden bir kadın olarak, bu büyük mirası korumanın ve daha da ileriye taşımanın sorumluluğunu hissediyorum. Cumhuriyetimiz, kadınlar için çağdaş ve eşit bir yaşamın kapılarını araladı. Toplumsal cinsiyet eşitliği için günümüze ışık tutan adımlar atıldı. Atatürk'ün önderliğinde seçme ve seçilme hakkı pek çok Avrupa ülkesinden önce Türk kadınlarına verildi. Eğitimde, işte, siyasette, sosyal hayatta kadının var olduğu her alanda sesinin daha gür çıkması Cumhuriyet'in en büyük arzusuydu. Evet, Türk kadını güçlüdür, akıllıdır, mücadelecidir ancak ne yazık ki geride bıraktığımız yıllarda ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda gerçekleştirilen reformlar bazen sesimizi bastırdı, hatta bazen kazanılmış haklarımızda geriye sarmamıza yol açtı. Kullandığım bu ifadeler tek bir kadın için bile umutsuzluğa yol açmasın. Her ne kadar olumsuz süreçlerden geçsek de Cumhuriyet’in yeni yüzyılını kaygımıza rağmen; gururla, umutla, birliktelik duygusuyla karşılıyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu Cumhuriyet, Anadolu’nun bir köyünde tarlada çalışan bir çocuğun doktor olma hayalini gerçekleştirecek kadar umut dolu; bir kız çocuğunun 300 tonluk uçağı uçurabilecek koşullara ulaşabildiği kadar gerçek. Bu yüzden 100 yıl önce imkânsızlıklar içinde kurulan bu Cumhuriyet'e olan sorumluluğumuzla, "Coğrafya kaderdir" demeyenlerin izinde, umutsuzluğu, cesaretsizliği, akıl ve bilimin dışında kalan tüm düşünceleri arkamızda bırakarak geleceğe bakıyoruz. Biz, 1952 yılında kurulan ve bugün 8 binden fazla çalışanıyla Türkiye’nin en köklü grup şirketlerinden biri olarak bir yarısı, diğer yarısı ile eşit haklara sahip olmayan toplumun ilerlemesinin mümkün olmayacağına inanıyoruz. Cumhuriyet'in yeni yüzyılında da Kadınların Cumhuriyeti’ne varmayı hedefliyor, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı bir kadın meselesi değil, demokrasi meselesi olarak görüyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi, “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.” İşte, yüzyıl önce teşhisi konulan bir hastalığı iyileştirmek bizim elimizde. Şimdi sırada geçmişin gücüyle, gelecek nesile olan borçluluğumuzla çalışmak, durmamak, hep ileriye uzanmak var. Geleceğin aydınlığıyla yeni yüzyılımızı parlatmanın tam zamanı… Nice aydınlık ve eşit yüzyıllara...

    devamını gör
    Ümit BOYNER
  • Osmanlı'nın çöküşü ve teslimiyeti ile boyunları bükülen Atalarımız Kuvayi Milliye ile öyle bir güç ve moral buldular ki, Atatürk önderliğinde omuz omuza her cephede savaşıp bize tüm zamanların en görkemli zaferini Cumhuriyet ile taçlandırarak armağan ettiler. Anamız babamız bu mirası bir adım öteye taşıdı. Biz de bu mirasın üzerinde özgür ve onurlu çocuklar olarak Cumhuriyet'in eğitimi ve imkânları ile meslek, iş ve aile sahibi olduk. Bugün, yaralanan Cumhuriyet değerlerini onarıp daha da büyütüp çocuklarımıza daha güçlü bir Cumhuriyet mirası bırakmak için canla başla çalışmaya devam ediyoruz. Rehberimiz ulu Önder Ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk; görev kâğıdımız onun Gençliğe Hitabesi!

    devamını gör
    Güven KARYENİÇ
  • Bütün bu olanlar senin kabahatin değil sevgili “Cumhuriyet”, seni yanlış anladılar. Ama olsun, bir daha anlatırız!

    devamını gör
    Ayfer SEVİNÇ
  • Değerli Cumhuriyet, Doğduğum günden bugüne senle var olmanın onurunu yaşamaktayım. Bana Cumhuriyeti bahşeden yüce insan, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'e minnet ve saygıyla... Bazıları için bir hikâyesin ama benim için hayallerimin somut resmisin. Gençliğimde düşüncemi özgürce dile getirme fırsatı verdin. Sevgiyle, huzurla ve özgürce dolu dolu bir yaşamı sağlamış olman sana ne kadar değer vermem gerektiğini bana bir kez daha hatırlatıyor. Ben senin daim hayatımda var olman için mücadele edeceğime söz veriyorum.

    devamını gör
    Kasım YEŞİLTEPE
  • Ulu ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ışığında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan onur duyuyorum. Bu düşüncelerle kızımı da vatan sevgisiyle dolu bir yetişkin olarak büyüteceğime söz veriyorum. Açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne Mutlu TÜRKÜM diyene. Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun. Çok yaşa Cumhuriyet, nice 100 yıllara, 1000 yıllara. GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve bu topraklar için cumhuriyet ışığı hiç sönmesin diye canlarını feda etmiş aziz şehitlerimizi sevgi saygı ve şükranla anıyorum...

    devamını gör
    Dilek TEZGEL
  • Cumhuriyet’in 100. yılı öznenin, hak eşitliğinin ve aydınlanmanın yüzyılıdır. Bu bağlamda kutlamakta olduğumuz bu önemli sürecin tümünü değil ama çok büyük bir kısmını yaşamış biri olarak bulunduğum kültür ortamından günümüzün kültürel karmaşasına kadar yürüdüm ve bu yolculukta kendimi bir adanmış olarak sahiplendim. Sahiplenmeden daha ötesi Cumhuriyet, onun yaslandığı demokrasi, benim doğduğum dağlarda ümmetten vatandaşa taşıdı bizi. Vatandaş bugün çok kolay telaffuz ediliyor. Hak eşitliği dediğimiz olgu da yine aynı kolaylıkta telaffuz ediliyor ancak bu kavramlara yakından baktığımızda sürü ve kitle psikolojisinin kuşattığı zihinlerden bireysel potansiyeli hayata geçiren bir aydınlanma süreci olduğunu görüyoruz. O nedenle de bizim Cumhuriyet’imiz bizi Doğulu bir toplum kuşatmasından bir dünya toplumuna doğru taşımış, bunu kurumsallaştırmış, bugün söz sahibi olduğumuz dünya için iddialı cümleler kurmuş ve bunu çok büyük bir ölçüde gerçekleştirmiştir. Bu vatandaşlık kavramına benim hayatımdan örnek vermek gerekirse, bizim Cumhuriyet’imiz bizim modernizmimizdir aynı zamanda ve bize demiştir ki artık siz bireysel hakları olan, hukuku olan öznelersiniz, gidin bu dünyayı keşfedin, öğrenin, hayal kurun, hayallerinizi gerçekleştirin. Bu yaklaşım benim ailemde o kapalı toplumun kapılarını sonuna kadar açmış ve gurbet yolculuğu başlatmıştır. Gurbet yolculuğunun çok iyi yönetildiğini söyleyemem. Ama beklentileri, bilgileri ve değerleri çeşitlendirilmiş bir topluma taşımıştır bizi. Nitekim babam 1938 yılında Çetinkaya Erzincan demiryolunun çağrısına uyarak gurbete gitmiş, ondan sonra hiç geri dönmemiştir. İki yılda ya da üç yılda bir kısa süreli köyüne gelmiş tekrar geri dönmüştür. En son babam vefat edince bir kış günü babamı o hep özlediği köyüne götürdük. İşte o gün artık çok şeyin değiştiğini, benim bıraktığım köyün eski köy olmadığını, konakların kapandığını, âşıkların atışmadığını, masal anlatıcılarının etrafında kalabalıkların toplanmadığını, bunun yerine herkesin siyah beyaz bir televizyon alarak dizileri seyrettiğini ve kapılarını herkese kapattığını görmek ağır geldi. O zaman Edward Said aklıma geldi. Onun doğduğu evi ziyarete gittiğinde evin ölçüsünün artık çok küçük geldiğini anlattığını hayretle okumuştum. Aslında ev oradaydı, aynı ölçüdeydi, değişen Edward Said’in boyutlarıydı. Bizimkiler de artık konaklarda masal dinlemek yerine evlerine çekilerek o karıncalı görüntülerin sunduğu dizileri seyretmeyi tercih ettiler. Köyün en büyük sorunu da elektrikler kesildiği için dizileri tam olarak izleyememeleri oldu. Bu durum birileri açısından son derece basit bir hal olarak tanımlanabilir ama içinde yaşayan birisi olduğunuzda ne kadar çok şey kaybettiğimizi ve bir boşlukta yaşamaya başladığımızı algılamak çok kolay. Öteki yanıyla 1938’de gurbete giden babamın, çocuklarını mutlaka okutması gerektiğine olan inancı Cumhuriyet’in ilhamıdır. O inançla benim bütün sezgilerimin önünü açan o insan artık bir Cumhuriyet vatandaşı ve bir Anadolu bilgesidir. Bu bağlamda bakınca; benim birey olarak çağımızın dünyasını tanıyan, kültür ve sanatıyla yakından ilişkisi olan bir özne olarak eski adı Baksı olan köye geri dönüp babama teşekkür edeceğim Baksı’yı inşa etmem Cumhuriyet’in bozkıra armağanıdır diye düşünüyorum. Köy Enstitüleri, Halkevleri, Anadolu’ya sanatçıların gönderilmesi, kültüre yönelik araştırmalar, okuryazarlık oranının yükseltilmesi, kadına seçme seçilme hakkının verilmesi ve yeniye yönelik büyük heyecan büyük aydınlanma girişimlerinin hemen hepsi Cumhuriyet'in ilhamıyla başarılmış projelerdir. Bizim gibi Ortadoğu ve Doğu toplumları için bir Batı’ya geçiş köprüsü oluşturan ya da Batı ile buluşma köprüsü olan Anadolu’nun, halkın, halk ezgilerinin ve anlatılarının önemle ele alınıyor olması da bu aydınlanma hareketinin bir başka yüzünü oluşturur. Bugün içinde yaşadığımız büyük karmaşa, hareketlilik ve çatışmacı çözüm arayışları bulunduğumuz çok kritik toprak parçasındaki çeşitliliğin tehdit olarak algılanması yüzyıl içerisinde aldığımız büyük mesafenin yeterince hazmedilmemesindendir. Onun için artık yüzde yüze yakın bir okur yazar oranı ve kadın erkek eşitliğinin tümden kabul edilmiş olması biçimsel algılamanın ötesine taşınmalıdır ve Cumhuriyet’in ilk 100 yılının bizi getirdiği dünyadan artık yenilenerek bir ikinci yüzyıla geçmemiz gerekiyor. Orada da tüm ümit bireyindir. Çünkü Cumhuriyet bireyi yaratmak istemiştir. Bu görev gençlerindir çünkü Cumhuriyet kendi geleceğini gençlere emanet etmiştir. Kadınlarındır çünkü Cumhuriyet kadını perdenin arkasından aydınlığa çıkarmış, onun eşitliğini bir biçimde kabul etmiştir. O nedenle Cumhuriyet'in bu aydınlatıcı ışığı bugüne kadar bizi Doğu toplumlarının önyargılarından, dogmalarından kurtarmış, barışçıl bir toplum olarak kendimizi tarif etmemizi sağlamıştır. O zaman yaşasın birey, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın gelecek, sevgi ve adanmışlık. Bunlar yeni yüzyılın en büyük itici gücü olacaktır. Kişisel olarak yaptığım her şeyi bu ilhamla yaptım. Bu yüzden Baksı Müzesi benim için bir Cumhuriyet ilhamıdır ve bir Cumhuriyet yapısıdır…

    devamını gör
    Hüsamettin KOÇAN
  • ATAM; 30 yıldır yanlış politikalar, bitip tükenmek bilmeyen Cumhuriyet düşmanlığı, kurmuş olduğun eşsiz sistemi sürekli değiştirmeye çalışma girişimleri sebebiyle çok yerimizde saydık. Asla umutsuz değilim, olmamalıyım. Durursak düşeriz bilirim. Kulaklarımda şu sözlerin çınlar Atam; "Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada dinlenmeden beni takip etmektir." Çünkü Cumhuriyetimizin temeli çok sağlam, bilirim. Bizlere emanet ettiğin CUMHURİYET’in koruyucusu ve bekçisiyiz. 100. yılında vizyonumuz, senin ışığında ve izinde Türkiye'de tam bağımsızlığın, ulusal egemenliğin, demokrasinin, ulus bilincinin, fırsat eşitliğinin, özgürlüklerin, kadın haklarının, hukukun, kültür-sanatın, akılcı ve bilimsel eğitimin, çağdaş yaşamın güvencesinin laik cumhuriyetten geçtiğini unutmamak, korumak ve yaşatmak için son nefesimize kadar çalışmaktır. Evlatların izinde. izin silinmez! Seni çok seviyorum. Varlığına minnetle. Saygıyla. Özlemle. 

    devamını gör
    Ezgi AKDEMİR