
ULUS, CUMHURİYET'İNE
SESLENİYOR
Bir hayalim var benim. 100 yıl önce tohumu atılan gencecik bir hayal bu. Bir yıkımdan cesur bir millet, yeni bir vatan ve umut çıkartan bir hayal… Aydınlık Cumhuriyet hayali. Vatandaşlarının güven ve refah içinde onurlu bir yaşam sürdükleri bir hayal. Gençlerin ve çocukların kaygı, baskı, tehdit altında kalmadan kendilerini gerçekleştirebildikleri bir hayal… Kadınların can korkusu olmadan diledikleri gibi, özgürce yaşadıkları bir ülkenin hayali… Bir hayalim var. Bu topraklarda gerçek adalet ve eşitlik yeniden tesis edilecek. Bir hayalim var. Hiçbir yurttaş düşünceleri, sözleri, barışçıl eylemleri nedeniyle suçlu ilan edilmeyecek. Bir hayalim var. Kadınlar sokakta, evde, okulda, işte ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeyecek, öldürülme ve saldırı tehdidi altında yaşamayacak. Bir hayalim var. Çocuklar geceleri aç yatmayacak. Devlet çocukların birincil koruyucusu olacak. Bir hayalim var. Eğitimli, yetenekli, fikri hür, vicdani hür gençler liyakat sistemi içinde hak ettikleri yerlere kavuşacak. Cehaletin krallığı son bulacak. Bir hayalim var. Kimse inançları ya da inançsızlığı nedeniyle ayrımcılığa uğramayacak. Bir hayalim var. Etnik köken, dil, din, ırk, mezhep ayrımı olmaksızın herkes ama herkes onuruyla ve korkusuzca yaşayacak. Bir hayalim var. Hiçbir zümre, makam ve görevli, Anayasa’nın üstünde olmayacak. Hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ve laiklik ilkelerinden oluşan devlet sadece halkın yararına çalışacak. Bir hayalim var. İkinci yüzyılında ülkenin rotasını dini dogmalar değil, akıl, çağdaşlık ve iyi niyet belirleyecek. Bir hayalim var. Türkiye dünyada tek adamlarıyla değil, sanatçıları, edebiyatçıları, bilim insanları ve sporcularının başarılarıyla tanınacak. Bir hayalim var. Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege kıyılarından Ağrı Dağı’na uzanan barış, istikrar ve dostluk ağı kurulacak. Bir hayalim var. Hurafelerin yerini bilim, nefretin yerini saygı, çaresizliğin yerini umut alacak. Bir hayalim var… Yüzyıl önce koşulların imkansızlığına, engellerin muazzamlığına karşın büyük bir eser yaratan Atatürk ve silah arkadaşlarının cesareti ve tutkusunu şimdi içimizde bulacağız. Yol ayrımındaki Cumhuriyet’in biz evlatlarına hiç olmadığı kadar ihtiyacı var. Bizim ihtiyacımız olan kudret ise memlekete duyduğumuz vazgeçilmez aşkta.
devamını görElçin POYRAZLARMehmetçiğin ruhu dolaşır memleketin semalarında, Çanakkale'de adım atıp Ankara'yı selamlar hülyaları. Kocatepe'de selam verir Başkomutanına. İlk hedef Akdeniz Ulus'ta taçlanır, meclis koridorlarında yankılanır. Yaşasın Cumhuriyet!
devamını görMustafa TUNÇELMustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetimiz 100. yaşında. Ne kadar kötü zamanlardan geçsek de 100. yıl için bunları bir nebze de olsun göz ardı edebildik. 100. yıl çok güzel kutlandı, bunu okuyan kendim veya kendimle birlikte çocuklarım. Her zaman Atatürk'ün izinden gitmeyi unutmayın. Değerlerimize ve Atatürk'ün değerlerine sahip çıkın, onu anmayı, sevmeyi asla ama asla unutmayın. Çünkü bu cumhuriyet kolay bir şekilde kurulmadı, kolay bir şekilde de yıkılmayacaktır. Türk'ün yolunun cumhuriyet olduğunu unutmayın.
devamını görMedine CANBenim, Bizim, Hepimizin Cumhuriyeti 100 yaşında! 1973 ilkokula başladığım yıl. 1973 Cumhuriyetimizin 50. Yılı. Okulun ikinci günü okula geciktiğimde, okulu dolaşıp bütün öğrencilerin sınıfa girdiğini görünce herhalde artık sınıfa girilmez diye düşünerek eve geri dönmüştüm. O gün okul koridorlarını dolaşırken bir çiçeğe benzeyen Cumhuriyet’in 50. Yıl amblemi koridorları süslüyordu. Şu anda bile 50. Yıl marşının dizeleri aklımda: “Müjdeler var, yurdumun toprağına taşına Erdi Cumhuriyetim, elli şeref yaşına” O yıllarda en azından benim için, öğretmenlerimiz ve okulumuz için, Cumhuriyet sanki dün ilan edilmiş gibiydi, öylesine canlı ve çoşkulu bir şekilde 50. Yılı ulusça kutladığımızı hatırlıyorum. O yıllarda bir çocuk olarak Cumhuriyetimizin 100. Yılı her açıdan ileriye, çok daha ileriye ve iyiye ulaşacağımız, bizim için hayal etmesi bile çok heyecan verici bir ütopya idi. 1980’de yaşamının geri kalan kısmını geçireceğim, Cumhuriyetimizin başkentine geldiğimde, Ankara’da yaşayacağımız ilk evimize giden yolda TBMM binasının önünden geçerken Meclis’i ilk gördüğüm an, bugün gibi canlı bir şekilde aklımda. O yılların havası puslu Ankara’sında, arada parlayan bir masal figürü gibiydi benim için Meclis binası. O güne dek hep kitaplarda gördüğüm bu Ankara’ya özgü ve anlamlı simge yapı benim gözümde ülkemizin ve Cumhuriyetimizin somutlaştığı bir anıt yapı olduğu için belki de bu büyük heyecanı duymuştum. Evet bizler yani 1970’lerde çocukluğunu yaşayanlar, kendimizi bildik bileli Cumhuriyetin içine doğan ve onunla büyüyen bir nesiliz. Bizim için Cumhuriyet halkın kendisini yönettiği yönetim biçimi olmanın ötesinde toptan bir yaşam şekli idi. Cumhuriyet bilim, uygarlık, yerlilik, millîlik hepsini kapsayan bir kavramdı. Cumhuriyet bizdik. Cumhuriyet, onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde belki de başta çok kısıtlı bir topluluğun paylaştığı bir hayalin gerçekleşip giderek bütün bir ulusa mal olmasının, “egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olmasını” hedefleyen büyük bir ülkünün gerçekleşmesinin öyküsüydü. Biz bu ülkünün süregiden yaşamının şimdi tam 100.yılındayız! Cumhuriyet’in çocukları olarak yapabildiklerimiz ve yapamadıklarımız var. Bizim için önemli olan Cumhuriyet’in ilke ve değerlerine sahip çıkarak toplumsal bir ideal olarak o yörüngede devam etmek. Bu bizler için noktalanacak bir süreç değil, yaşam boyu ardından yürüyeceğimiz bir ideal olarak var olmaya devam edecek. Önce bir insan, sonra bir bilim insanı, bir doktor, bir ruh sağlığı uzmanı olarak Cumhuriyet’in kapsayıcı, herkesi dikkate alan, eşitlikçi, dayanışmacı, destekleyici, birleştirici, özgürleştirici, şefkatli, sevgi ve güven dolu özelliklerinin birey ve toplum olarak bizler için çok önemli ve yaşamsal olduğuna inanıyorum. Cumhuriyetimizin kurucuları, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde her alanda çok önemli kazanımlar sağlayıp bir Cumhuriyet nesli oluşturmayı başardılar. Bizler, bir bütün olarak hepimizin bu emaneti koruyarak hem bizim insanımız ve hem de evrensel insanlık ailesi için yeni güzellikler katarak geliştireceğiz. Cumhuriyet yolculuğumuzun sonsuza dek süreceği inancıyla nice yeni yüzyıllara!
devamını görProf. Dr. Mehmet Hakan TÜRKÇAPARTek varlığım, sonraki nesillere tek armağanım cumhuriyetim. Doğum günün kutlu olsun. Nice 100'lere.
devamını görBerra ÇARKÇIAtam, Senin sayende bu Cumhuriyet 100 yaşına bastı. Sen olmasan nasıl bir devlette, nasıl bir yöneticinin baskısı altında kalacağımızı düşünemeyiz. Korkusuzca girdiğin büyük savaşlarda korkusuzca düşmana attığın adımda sana ne kadar teşekkür atsak azdır. Bu büyük vatanını daha üste taşımak için elimizden gelen ne varsa yapmak bizim en büyük vazifemizdir. Gerekirse canımızı dişimize takacağımızı bilmeni isteriz. Okullarda okunan İstiklal Marşı, saygı duruşu senin ve senin gibi korkusuz şehitlerimiz ve gazilerimiz içindir. Bu şanlı bayrağımızı dalgalandırmak için can verir, kan dökeriz. Anıtkabir'de nur içinde yatman dileğiyle. Bu vatan seni çok özledi Atam.
devamını görAslı Tuğçe AVCIAilemizdeki Cumhuriyet kuşağının son temsilcisi babaannem Sevim Ertuna’nın gözünün dolduğunu bir kez gördüm hayatımda: 10 Kasım 1938’de, Atatürk’ün öldüğü haberini alan 11 yaşındaki öğrenci halini yıllar sonra bana anlatırken… Doğduğum aile bir Cumhuriyet inşasıydı ve buna minnettardı. Subaylar, devlet memurları ve öğretmenler; İstanbul’daki hayatlarını farklı zamanlarda Cumhuriyet’in merkezine, Ankara’ya taşımış orta sınıf mensupları… Üniversite yıllarında aileye karşı mesafe, resmi ideolojiye karşı şüphecilikle harmanlandı. Bir başkaldırı olmasa bile, sert bir sorgulamanın hayata giren yeni dostlar ve kitaplar üzerinden tedavülde olduğu dönemdi. Üstelik 90’ların sonu 2000’lerin başına denk gelen bu dönem, popüler entelektüel alanın post-modernizm akımlarından beslenip memlekette ters giden her şeyden Cumhuriyet ve kurucu kadroyu suçlayan isimlerin medyada ve kültür sanat hayatında tekelleştiği zaman dilimiydi. Kısa sürede bu rüzgarın bir karşı iktidar mücadelesinin boğucu fırtınası olduğu ortaya çıktı. En azından bizlerin nezdinde. Seçtiğim meslek olan gazetecilikte tercihim dış haberlerdi. Afganistan’a, Pakistan’a çatışmaların bir türlü sonlanamadığı Irak’a gittim. Arap halkları kendilerini on yıllardır demir yumrukla yöneten liderlerini devirmek için sokaklara döküldüğünde Tunus ve Mısır’daydım. Protestoların küresel ve bölgesel güçler tarafından rejim değişikliği için birer kaldıraç olarak kullanıldığı dönemde vekalet savaşının kavurduğu Libya ve Suriye’ye defalarca yolculuk yaptım. Gazze, Batı Şeria ve İsrail’de güvenlik, insan hakları ve demokrasi arasındaki kırılgan bağı, özgürlüğün bedelini sorguladım ve dini öğretilerin toprak ele geçirme ve insan hayatına kast etmede nasıl araçsallaştırıldığına tanık oldum. Cumhuriyet’in ve laikliğin ne anlama geldiğini esas olarak onların yokluğunda, on yılı aşkın süren bu savaş muhabirliği döneminde anladım. Her ne kadar aşındırılmış ve örselenmiş olsa da her ne kadar evlatları arasında ayrımcı uygulamalara yol açan bir şekilde kurumsallaştırılsa da büyük bir bereketin olduğu kadar büyük belaların da coğrafyası olan bu bölgede bir yaşam alanı açtığına tanık oldum. Temel aydınlanma değerlerinden beslenen bu inşa projesinin kısa sürede tedavüle sokulan karşı devrimci müdahalelerle özünden ve ideallerinden uzaklaştırılmasına karşı panzehrin, bir sonraki yüzyıla havale edilen kof bir revizyonizm değil, eşitlikçi bir restorasyon olduğunu kabul ettim. 1938 10 Kasım’ında “şimdi bize ne olacak?” diyerek gözyaşı döken o genç kız belki bir zamanlar oldukça naif gelirdi. Onu ancak yıllar sonra anlayabildim.
devamını görCan ERTUNA29 Ekim 1923 günü Mustafa Kemal Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan Cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti. Böylece ülkemizde Cumhuriyet yönetimi kuruldu. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı oldu. Ve Cumhuriyetimizin 100 yılı. Sevgi, saygı ve minnetle anıyorum.
devamını görÖzlem ÖZKANSevgili Atam; Bizim yolumuzu ilim ve fen ışığıyla aydınlattınız. Öğütlerinizi bize kıymetli birer miras olarak bıraktınız. Bizleri tanımadan bir ülke, bir devlet ve sayamayacağım kadar çok hak ve imkân verdiniz. Ve diğer isimsiz bütün kahramanlarımız; iyi ki vardınız. İyi ki bu ülke için cesurca mücadele ettiniz. İyi ki Atamızın izinden gittiniz. Sizlere olan vatan borcumuz asla ödenmez. Tek yapabileceğimiz şey işimizi en iyi şekilde yaparak ülkemize sahip çıkmak olur. Belki o zaman gökyüzünden bizleri gururla izlersiniz. Ben bugün sayenizde 22 yaşında bir genç kadın olarak ülkemde istediğim haklarımı kullanabiliyorum. Okuyorum, çalışıyorum, oy kullanıyorum, seçme seçilme hakkına ve sayamayacağım birçok hakka sahibim. Atam ve sevgili silah arkadaşları, bize topraklarımızda özgürce yaşama imkânı verdiğiniz için size minnetlerimi sunuyorum. İyi ki sizin gibi bir ATA'ya sahibim. Gururla her yerde iyi ki Türk'üm diyorum. Çok çalışıp sizleri gururlandıracağıma söz veriyorum.
devamını görBeyza KUVVET
