ULUS, CUMHURİYET'İNE

SESLENİYOR   

  • CUMHURİYET’TE EMEĞİMİZ VE SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ VAR Kurtuluştan kuruluşa Cumhuriyet’te emeği olan kadınların 1850’li yıllardan bu yana süregelen mücadelesinin sayesinde biz kadınlar Cumhuriyet ile var olduk. Cumhuriyet’in harcında yoğrulduk. Kafes arkasından çıkıp aydınlıklara eriştik. İş kadını, doktor, öğretmen, mühendis olduk; kısaca insan sayıldık. Karar mekanizmalarında yer aldık, yaşamlarımız üzerinde birey olarak söz ürettik. Medeni Kanun ile miras hakkından, nafaka ile insan onuruna yakışan sürdürülebilir yaşama; eğitime, ulaşıma ve istihdama kadar yasal mevzuatların koruyucu kalkanı oldu Cumhuriyet bize. Laiklik, muasır medeniyet, Anayasal eşitlik, Medeni Kanun ve birey olma hakları, yani adına kısaca Cumhuriyet kazanımları dediğimiz haklar bizim güvencemizdir. Bu yüzden Cumhuriyet kadın demektir. Ancak bugün kapkaranlık günlerin içinden geçerken Cumhuriyet’e emeği geçen kadınların torunlarına, sizlere seslenmek istiyorum. Sevgili kadınlar, mücadelede yol arkadaşlarım, Cumhuriyet kazanımlarının rahatlığında sandık ki bu düzen hep böyle sürecek. Çok ama çok yanıldık. Anayasa’nın değişmez ilkelerinden Medeni Kanun’da müftüye nikâh yetkisi veren müdahaleye tanıklık ettik. Son 10 yılda kadın mücadelemiz ne yazık ki sadece satıh mücadelesine döndü. Var olanları korumaya yönelik mücadeleyle bugünlere geldik. Bugün Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına az bir zaman kala bu kazanımlar üzerinden siyaset yaparken kadınları kullanan siyasi zihniyet şimdilerde tarikatlar, cemaatler, Hizbullah kalıntıları ve baba mirası üzerinde tepinenlerle kol kola bize gelecek vaat ediyor. Kadınlar ve kız çocukları için vaat edilen cennet, aile kurumunun mütemmim cüz’i olma, erken yaşta evlilik, şiddet sonucu katledilme, güvencesiz yaşam hakkı, iş, eğitim ve sosyal hayattan el çektirmeye kadar varan bir dizi erkek egemenliğinin hayalleri. Yani LAİKLİKTEN vazgeçiş. Cumhuriyet mitinglerinden üçüncüsü İzmir’de ve laiklik için yapılmıştı. Düzenleyicisi olarak daha sonra adım “Laikçi teyze” olarak anıldı. O zamanlar laikliğin kazanımlarını net anlamayanlar için bugün altını önemle çizmek istiyorum: LAİKLİK bu ülkenin kadınlarının nefesidir, yaşam garantisidir. Cumhuriyetimizin vazgeçilmezidir. Sokakta yürürken, eğitime erişirken giydiği kıyafetin, yaşadığı özel hayatın sorgulanmasının önünde benttir. “Boş ol boş ol” denilerek bir köşeye atılmayacağı hukuki güvencesidir. Hangi dine, hangi mezhebe ve hangi siyasi partiye mensup olursanız olun LAİKLİĞİN yılmaz savunucusu olun. Demokrasiden çağdaşlıktan vazgeçmeden mücadele edin. Kadınlar için CUMHURİYET kadın mücadelesine inanan ve siyasi kazanımları hayata geçiren Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetine sahip çıkmaktır. O zaman da bu zamandır. Unutmayınız ki, mücadele kazandırır.

    devamını gör
    Canan GÜLLÜ
  • İLK MEŞALENİN AYDINLATTIĞI YOLDA 1923’te Mustafa Kemal’in önderliğinde bir avuç vatanseverin kurduğu Cumhuriyet’in üzerinden yüzyıl geçti. Ben kendi hesabıma Cumhuriyet kurulduktan yaklaşık 40 yıl sonra dünyaya gelmişim. İlkokul yıllarım, o ilk yıllarda atılan temellerin meyvelerini verdiği zamanlara denk geliyor. Yani iyi öğretmenler tarafından verilen iyi bir temel eğitim. Daha o yıllarda, sekiz yıl boyunca Milli Eğitim Bakanlığı yapmış Hasan Ali Yücel’in çevirttiği klasikler evimizdeki kütüphanede elimin altında bulunuyordu. Hayatımın ilerleyen yıllarında tıbbiyeye girdim. İstanbul Tıp Fakültesi’ne. 1933’te Hitler faşizminden kaçan ve Atatürk’ün ülkemize davet ettiği bilim insanlarının önemli katkılar verdiği okulum. Cumhuriyet değerleriyle yetişmiştim ve bunlar sanki ülkemizin doğal bir parçasıymış gibi hissediyordum. Ne zaman ki bu değerleri önce yıpratmaya, sonra yok etmeye çalışan siyasetçiler ülkeye hâkim oldular, o zaman bu değerlerin önemini daha iyi anladım. Bir dünya savaşı sonrası kurulmuş, bir başka dünya savaşını henüz oldukça yoksulken göğüslemiş bir ülke. Din ile devlet işlerini ayırabilmiş, ülkenin kılcal damarlarına ağır bir hastalık gibi sızan tarikatları temizlemiş, bilimi hayattaki en değerli rehber olarak görmüş, sanatçıya kıymet vermiş, okuma seferberliği yapmış, salgın hastalıklarla savaşıp bertaraf etmiş bir ülke ve bunları başaran kurucu babalarımız ve annelerimiz. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmeyi ilke ve amaç edinmiş kültürlü bir cumhurbaşkanının aydınlattığı bir yol. Bugün, tam yüzyıl sonra bilim, teknoloji ve iletişim bu denli ilerlemişken kindar nesiller yetiştirmeyi amaçlayan siyasetçilerin başa gelebilmesi ne kadar üzücü olsa da, o amaca ulaşmalarının önündeki engelin de Cumhuriyet’in yetiştirdiği nesiller olduğunu bilmek içimi rahatlatıyor. 100 yıllık Cumhuriyet, sanat, edebiyat, tıp, mühendislik, sosyal bilimler ve aklınıza gelecek her alanda çok değerli insanlar yetiştirdi. Ülkemiz o ilk yıllarda yakılan meşalenin aydınlattığı yolda ilerlemeye devam edecektir.

    devamını gör
    Prof. Dr. Talat KIRIŞ
  • Bugün özgürlüğümüzü başta ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve cephelerde savaşan gazilerimize, şehitlerimize borçluyuz. Kurduğunuz Cumhuriyet'i ilelebet koruyacağız. 100.YILIMIZ KUTLU OLSUN!

    devamını gör
    Funda GÜL
  • 100 yıl önce bu milleti hem düşmandan hem de cahillikten kurtardın Atam. Biz gençler senin ilkelerini takip ederek bu milleti 100 yıllar boyu sürdüreceğiz.

    devamını gör
    Doruk Ali KAVAS
  • “ÇAĞDAŞ UYGARLIĞI YAKALAMAK VE AŞMAK” İnsanlık tarihinde 100 yıl çok kısa ve düz bir yoldur. Ama bir devlet için yeterince uzun ve karmaşık ayrıntılarla, güçlüklerle doludur. Elbette o ayrıntılarda birtakım anlaşmazlıklar veya görüş ayrılıkları olsa bile Cumhuriyet’e giden yolu açan bağımsızlık savaşına katılan kahramanların fedakârlıkları ve efsanevi zaferleri sonsuza kadar unutulmayacaktır. Aynı şekilde kurtuluşun ve kuruluşun öncü lideri ile kahramanlar kuşağının mirası ulusal ve evrensel değerler, 100 yıl sonra canlılık ve geçerliliklerini koruyabiliyorlarsa bu muhteşem bir kadirbilirliktir. Rütbe ve makam farkı gözetmeksizin, kadın-erkek-çocuk ayırımı yapmaksızın her birine ayrı ayrı şükranlarımızı, teşekkürlerimizi sunuyoruz. Cumhuriyetimizin aziz yurttaşları her geçen yıl yenilenen ve güçlenen bir bağlılıkla vatanın özgürleştirilmesi; ulusal ve evrensel değerleri koruma ve inşa sürecinde sorumluluk alma gayretlerini sürdüreceklerdir. Türk Milli Mücadelesi’nin ve Türk aydınlanmasının en büyük eseri “Türkiye Cumhuriyeti” üzerine düşünürken (muhasebe yaparken) bütün yaşananların, her şeyiyle “bizim tarihimiz” olduğu hakikatine kendimizi alıştırmalıyız. 100 yıllık zaman diliminde cumhuriyetimizi yöneten hükümetlerimizin büyük meziyetleri kadar kimi önemli kusurları da olduğunu biliyoruz. Dün olduğu gibi bugün de yurttaşlar olarak farklı inançlarımız, düşüncelerimiz, beklentilerimiz vardır ve olacaktır; ama hepimiz aynı geminin yolcularıyız. Cumhuriyetimizin 100 yıl önce kuruluş sürecinde belirlenen stratejik hedeften hiçbir şekilde sapma gösterilmemelidir. Kurucu liderimiz Kemal Atatürk’ün özgün anlatımıyla “çağdaş uygarlığı yakalamak ve aşmak” olarak gösterilen bu stratejik hedef titizlikle sürdürülmelidir. Ancak bu stratejik hedeften ayrılmadan bütün yurttaşlarımızın insan haklarına dayalı bir hukuk düzeninde yaşaması herkes için erişilebilir kılınabilir. Cumhuriyetimizin ikinci 100 yılında “geniş” düşünen, “bol” üreten ve adaletine “güvenilen” bir cumhuriyetin yurttaşları olmak bize daha çok yakışacaktır.

    devamını gör
    Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR
  • Varoluşumuzun en güçlü mayası sevgili Cumhuriyet, Seni andığımda aklıma önce anneannem düşer. Sen anneannemin varoluş halisin çünkü. “Cumhuriyetçi olmak değil, Cumhuriyet olmak”, o böyle öğrenmişti seni. Babası, Mevlâna Dergâhı'nın son postnişini Veled Çelebi İzbudak, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun kurucularındandı. Hem bir Türk dilbilimci hem de milletvekiliydi. Ailede “Elinden Kur’an ve Hadis düşmezdi” diye anılan bu değerli insan, Mevlevi Dergâhı dahil tekke ve zaviyeler kapatılırken bu kararın arkasında duracak, Mevlevi sikkesini çıkarıp şapkasını takacak ve hatta bu konularda nükteli şiirler yazacak kadar da aydın ve cesurdu. Anneannem bu sayede Cumhuriyet’in ta kendisi olmuştu, olabilmişti. Damarlarımızdaki asil kanın, soydan soya geçmesi de böyle oluyordu işte Türkiye Cumhuriyeti! Sen, gündelik kısır tartışmalarla anlaşılabilecek bir hal değilsin. Sen bir akışsın, aktarımsın, varoluş halisin ve ebediyete kadar var olmaya devam edeceksin. İyi ki doğdun.

    devamını gör
    Yaprak ÇETİNKAYA
  • Atam, açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Ne mutlu Türk’üm diyene… İnkılaplarla ve Cumhuriyetle bu ülkede özgürce yaşıyorsak senin sayende. İzmir'in dağlarında çiçekler açar ve adını her mücevher taşa yazıp bu yolda istikbal göklerdedir diye yürüyüp, asla vazgeçmemeyi sonuna kadar devam etmeyi, zorluklarla mücadele etmeyi senden öğrendik. İyi ki sen Atam iyi ki… Saygı ve minnetle...

    devamını gör
    Ayşe Esra ÇETİNER
  • Özgürce, tüm benliğimizle içimizdeki duyguları aktarabiliyor, istediğimiz gibi eğitim alabiliyor, çalışabiliyor, ayaklarımızın üzerinde durabiliyorsak hepsi sayende yüce Ata'm. Bir kadın olarak sana çok şey borçluyuz. Minnettarız sana...❤

    devamını gör
    Zeynep GEÇİT
  • Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmanın ilk adımlarından biri olan halkın seçme ve seçilme hakkını benimseyen Cumhuriyet ilelebet payidar kalsın.

    devamını gör
    Şükrü İNKAYA