
ULUS, CUMHURİYET'İNE
SESLENİYOR

“Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu” “Çıktık açık alınla 10 yılda her savaştan” diye başlayan o şahane marşı ne çok severiz. Ama ben “Müjdeler var yurdumun toprağına taşına” diye başlayan 50. Yıl Marşı’nı ayrı bir severim. Belki 50. yılda çocuk olduğum ve 50. Yıl’daki kutlama coşkusunun tanığı olduğum için; yalnızca tanığı da değil kutlamada görevim de olduğu için. Haftalar öncesinden öğretmenlerimiz Cumhuriyet 50. Yıl rontunu hazırlamak üzere eşit sayıda kız ve erkek öğrenciyi belirleyip boylarına göre eşleştirdiler. Şehirdeki müzik ve beden eğitimi öğretmenleri de ortak çalışarak bir koreografi belirledi. Ben de o öğrencilerden biriydim. Başladık çalışmalara. Tabii kıyafetler de dikildi. Teyzem terziydi zaten, evde diktik benimkini. Kızlar üçe bölünmüştü; yeşil, mavi ve pembe kumaşlardan volanlı eteklerimiz ve yeleklerimiz vardı, kenarları sutaşlarıyla işliydi. Benimki yeşildi. Beyaz da bluzlar giyecektik. Erkekler ise siyah takım giyecekti. Günlerce büyük bir heyecanla hazırlanıp, 15-20 dakikalık rontumuzu sunduk. Burdurlular alkışlarla şahane bir ilgi göstermişti rontumuza. Burdur’da 1973 yılı, 29 Ekim’inde Gazi İlkokulu’nda Cumhuriyetimizin 50. Yılı’nı coşkuyla kutladık. Ben 50. Yıl Marşı’nın “toprağına taşına” müjdesine neşelenirdim; “kurduna kuşuna” diye de ilave ederim içimden. Ama en çok “Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu” dizelerini severim. Çünkü “özgürlük” ve “insanca varlıktır” Cumhuriyet’i Cumhuriyet yapan. Bugün bilirim ki bizler Anadolu’nun küçük bir ilinde o gün ront yaparken, ülkenin başka yerlerinde 50 yıla gelene dek, insan yapımı ne acılar, felaketler yaşanmıştır. Ve o günden bugüne gelene dek, 50 yılda daha ne acılar yaşanacak ve yaşatılacaktır. Bu yüzden Cumhuriyet’in ikinci asrına girerken, özgür bir ülke için canlarını veren isimsiz ve isimli kahramanlara borcumuz, insan yapımı felaketlerle artık Cumhuriyet’imize söz söyletmemek, halel getirtmemektir. Geçmişe borcumuz, gelecek kuşaklara teminatımızdır. Cumhuriyet herkes için, tıpkı 9 yaşındaki bir kızın rengârenk hatırası kadar huzurlu ve neşeli olmalıdır. Dizenin devamındaki gibi, Cumhuriyet Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolundan sapmamaktır.
devamını görMelda ONUR
Aşığım Atatürk Cumhuriyeti'ne...Yürekten bağlıyım Atatürk Devrimlerine....Yaşasın Cumhuriyet
devamını görKemal SAKA
CUMHURİYET’İN İKİNCİ YÜZYILINA ADIM ATARKEN Atatürk ve yol arkadaşları egemenliği sultandan alıp millete verirken, saray ve şürekâsına tanınmış tüm ekonomik ve hukuki imtiyazları kaldırıp egemenliği paylaşan bir toplum tasarımı hayal etmişler ve Cumhuriyet’i kurmuşlardı. Cumhuriyet, her birimizin bir diğerine eşitlendiği uzun bir yolculuk olacaktı. Farklılıklarımızı, kimliklerimizi, beklentilerimizi sırtlanarak çıktığımız bu yolculukta sınıfsal, bölgesel ve nesiller arasında ortaya çıkabilecek tüm çelişkileri ve gerilimleri müzakere ederek ve uzlaşarak aşacaktık. Hiçbir çelişki ya da gerilim, herhangi birimizdeki eşit yurttaşlık hissiyatını değiştirmeyecekti. Cumhuriyet’in başarısını bu hissiyatı ne kadar paylaştığımıza bakarak ölçecektik. Cumhuriyet, kollektif bir aidiyet ve değişim ülküsüydü. Vatandaş olmakla kalmayacak, seçme ve seçilme haklarımız aracılığıyla eşit yurttaşlar olacaktık. Hiç kimseyi geride bırakmayacaktık. Savaşlardan yorgun çıkmış, saray şürekâsının yolsuzluklarından ve yozlaşmasından payına yoksulluk düşmüş halkların dirliği, ekonomik refahı ve geleceği için birlikte çalışacak, tüm sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldırmanın yollarını müzakere ederek bulacaktık. Kurucular büyük bir heyecan ve özveriyle işe giriştiler. Devrim adım adım eğitimi, tarımı, sanayiyi, kadın haklarını düzenledi. Değişimin sarsıcılığı sosyal huzursuzlukları ateşledi. Buna iki dünya savaşı arasındaki gerilimler de eklenince Cumhuriyet, eşit yurttaşlık idealini terk etti ve kendini tek bir kimlik tanımına sıkıştırdı. Artık temel müzakere zemini, yani yurttaşlık yıpranmaya başlamıştı. İşte bu yüzden, müşterek sorunlarımızın hiçbirini layıkıyla çözemeden geldik bugünlere. Bu yolculuk henüz tamamlanmış değil. Kuruluş anından uzaklaştıkça genişlemek, rahatlamak, gücünü kurumlarının esnekliğinden almak yerine daralan, huzursuzlaşan, esnemesine izin vermediği kurumları parçalayıp çöpe atan bir devlet var elimizde. Her şeye sıfırdan değilse bile başlangıca hayli yakın bir yerden tekrar başlayacağız. Yapacak çok iş var. Peki kim yapacak? Biz yapacağız. Yurttaşlar yapacak! Birbirlerini yurttaşlık bilincinden tanıyan, tıpkı Cumhuriyet’in kurucuları gibi bütün olumsuzluklara, yokluklara rağmen her felakette tüm dargınlıklarını, yorgunluklarını kenara itip birbirleriyle dayanışmaktan ve bir arada yaşamaktan vazgeçmeyen yurttaşlar yapacak! Tarihsel kırılma hatlarını biz yurttaşlar onaracağız. Toplumsal barışı biz yurttaşlar kuracağız. Ekonomiyi, yani dirliğimizi, düzenimizi, kamu yararını yeniden tanımlayacak ve inşa edeceğiz. Önce yaralanan özsaygımızı onaracağız, sonra da dünyadaki itibarımızı. İkinci yüzyılın en önemli işi, Cumhuriyet’in temel vaadini birbirimize hatırlatmak. Üzerinden yüz yıl geçmiş kuruluş anındaki o travmatik aciliyet duygusuyla yüzleşmek. Ödevler kadar haklara ve karşılıklı güvene dayalı bir yurttaşlık tarifi yapmak. Böylece o öyküyü eşitlenmekten, yani birbirimizden korkmadığımız bir geleceğin ilham kaynağı kılmak.
devamını görDr. Nesrin NAS
29 EKİM 1923'ten bugüne 100 yıl geçmiş. Bu döneme denk gelmiş hayatım için çok mutlu ve gururlu hissediyorum. Yüzyılda ilerleyişin ve bağımsızlığın ilelebet devam etmiş olmasından dolayı çok mutluyum ve devam etmesi için kanımın son damlasına kadar çalışacağım. Daha nice nice yüzyıllara, ne mutlu Türküm diyene! Bugün için minnettar olduğumuz kurucumuza, Sayın ATAM'a ve bugünlere gelmemize destek olan tüm liselerimize teşekkür ederim. İyi ki doğdun Cumhuriyet!
devamını görElif BÜYÜKKALKAN
Türkiye köklü tarihi, kültürel zenginliği ve etkileyici coğrafyasıyla insanları büyülüyor. Yüz yıllık bir zaman diliminde, Türkiye büyük değişimler ve gelişmeler yaşadı. Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde, laik, demokratik ve çağdaş bir devlet olma yolunda ilerledi. Bugün, Türkiye dünya sahnesinde önemli bir aktör olarak yerini almış durumda. Ekonomik büyümesi, kültürel gelişimi ve dış ilişkileriyle küresel bir rol oynuyor. Son yıllarda Türkiye’de yaşanan olaylar ve siyasi iklim, demokrasinin Türkiye’de azaldığını ve insanların demokrasiye inancının, umudunun azaldığını gösteriyor. Gelecek yıllarda daha demokratik, daha özgür bir Türkiye ve daha barışçıl bir siyasi iklimin oluşmasıyla, Türkiye’nin, gelecek yıllarında daha hızlı büyüyeceğine inancım tam. Türkiye’nin 100. Yılı hem cumhuriyeti anlamayı hem de geleceğe olan bakışını temsil ediyor. Cumhuriyete olan inanç, ülkenin başarılarını kutlama ve daha parlak bir gelecek için Türk halkına çalışma fırsatı sunuyor. Cumhuriyet'in 100. yılı, gurur dolu bir geçmişi anma ve geleceği inşa etme zamanıdır. Bu özel gün, Türk milleti için umut dolu başlangıçlara ilham kaynağı olacaktır. Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin Cumhuriyet Bayramı'nı ve Cumhuriyetin 100.yılını kutluyorum.
devamını görSerap GÜLER
Sevgili Cumhuriyet, 35 yıl önce varlığınla aydınlattığın bu topraklarda doğdum. Cumhuriyet çocuğuydum. Törenlerde şiir okurken içindeki coşku gözlerinden yaş olarak akan, küçücük kalbine koca bir minnet duygusu sığdırmış çocuklardan biriydim. Cumhuriyet kadınıyım şimdi. Sayende toplumda varlığımın bir önemi var, söz hakkım var, hür iradem var... 100’üncü yılını kutluyoruz bu yıl. 1923’te Atamızın fitilini ateşlediği meşalemiz 100 yıldır yanıyor ve hiç şüphem yok ki yüzyıllarca yanmaya devam edecek. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde varlığın için savaşan tüm isimsiz kahramanlarımıza selam olsun...
devamını görÖzge DEMİRCİ
Haydi Vira! Son yirmi yıldır bizi biçare koyan fırtınalı bir denizdeyiz. Kimimiz kandırıldığımızı varsaydık. Felaketi öngöremediğimizi söyledik; gemimizi teslim ettiğimiz kaptanın başlangıçta “iyi” olduğu zırvasını sayıkladık. Bu geminin bu mürettebatla tek adım ilerleyemeyeceğini bilmezmiş gibi davrandık. Bazılarımız kendimizi kamaramıza kilitleyip gemideki isyana kulak tıkadık. En başından yalanları görenlerimiz ise geçmişe göz kapamayı seçtik. Yola çıkarken bize çizilen rotayı yırtıp attığımızı itiraf etmedik. Atalarımızı “yanlış” saydık, geçmişi öksüz bıraktık. Batan gemiden kaçanlar hasretle geminin eski günlerini anarken aslında hiç var olmamış yakamozların arasında kayboldular. Şimdi geriye kalan birkaç kalas üzerinde debelenen hayalperest… Karaya vardığımızda yeni bir gemi inşa etmenin umuduyla kasırgaya kulaç atıyoruz. Belki de ilk kez “öteki” sayılmış yadigârlarımızın izini sürüyoruz. Bizden evvel aynı gelgitlerde sürüklenip kaybolanların… Hiç tanımadığımız, nasıl yaşadığını görmediğimiz, artık bir masala dönüşen hikâyelerin yurtsuz yazarlarının peşinden gidiyoruz. Çöken saadet kapılarını görenlerin, önce kadın ve çocuklar geçecek, diyenlerin… Bize yaşamak umudunu veren, bu kişilerin özgür ve adil bir gemi için mücadeleden yılmamış olmasıdır. Alın terini ve çalışmayı, merakı ve paylaşmayı her dinden ve her kültürden üstün saymalarıdır. Onların kaybolduğu şeytan üçgenlerini görünür kılacak, solucan deliklerini geçeceğiz. Bu kez her gün doğumunda onların adını fısıldayacağız. Belki masal kahramanları gibi her hatalarını şefkatle kucaklayacağız. Yeni gemideki muharrirler Suat Derviş’in adını anacak mesela ilk limanda… Asil nefsinizin, cesur kaleminizin 100 yıldır yok sayıldığı bir denizde sayenizde yol aldık Suat Hanımefendi, diyeceğiz. Haklıymışsınız, paradan daha mühim şeyler varmış, kaybedince anladık, diyeceğiz. Önce geçmişin ruhlarını kafesten çıkaracak sonra, evlatlarımıza hür rotalar sunacağız. Bu kez mutlaka atalarımızın ellerini yavrularımızın avuçlarıyla buluşturacağız.
devamını görFeride ÇETİN
Ben Mustafa Kemal Atatürk deyince, tüm bedenim mutlulukla çalışmaya başlar. Dimağım açılır, damarlarımdaki kan akar temiz gürül gürül. Çarpar kalbim insanca insan için… Adımlarımı güvenle atarım. Omurgam dik dik. Derken birden bire, Yine yeniden tekrarlarım: Hizmet etmek kutsaldır, uşaklık ise bağdaşmaz benimle. Ben daha dün onun kız çocuğuydum. Şimdi Atatürk kadınıyım. İnsanım, eşim, anneyim, üniversitede cansiperane ders veren, bilinçli gençler yetiştiren bir eğitimciyim, Atatürkçü anne ve babanın dantel gibi işlediği vatan sevgisiyle ben sizim, oyum. Uzaktaki yakındakiyim. Bağımsız, egemen, aklı, vicdanı hür, irfanı hür Pınar Ergen Pekel’im. Ben Cumhuriyetin pınarıyım. Ne küresel ısınma ne de dış mihraklar onu kurutamaz. Bizden doğanlar Irmak’tır Akar akar akar, ne mutlu Türküm ne mutlu ne mutlu insanım diye. Orada bir köy var uzakta. Yakında da yerler var. Hepsi bizim. Hepsine gitmek için çıktım yola. Bir baktım arkama, biz geliyoruz akın akın…
devamını görPınar PEKEL
UMUDUMUN VE GENÇLİĞİMİN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİDİR CUMHURİYET Dünyaya insan olarak geldik ve hakkımız olan, yalnızca yaşamak değil, insan gibi yaşamak. Bu hakları elde edebilmek ise büyük mücadeleler gerektirdi, hâlâ da öyle. Bizler neleri kurmayı biliriz? Mesela iş kurmayı biliriz. Bina yapmayı, bilimle uğraşmayı ve üretmeyi, çocuk sevmeyi, hayvan sevmeyi, doğaya saygı duymayı, yuva kurmayı ve göz açıp kapayınca bitecek bu hayat diliminde bize ayrılan süreyi sevgi, saygı ve mutlulukla geçirmek de isteriz. Gazi Mustafa Kemal Paşa, silah arkadaşları ve bu ülkenin insanları canla başla mücadele ederek yeni bir ülke kurdu. Biz şimdi yaptığımız her şeyi nasıl yapabiliyoruz? O mücadeleler verildiği için. Ne uğruna verildi? İnsan gibi yaşamak için. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’i ilan etti, tüm o zorlu mücadelelerden sonra. Topyekûn bir çabayla ve istekle verilen mücadele zamanlarıydı. Ve sonucunda insanca yaşamak isteyenler kazanmıştı. Büyük bir devrim oldu, çok büyük. Ne söylesem eksik kalacağını biliyorum, fakat bu ülkenin yetiştirdiği bir evladı olarak söyleyecek sözüm de var. Hepimiz kitaplardan okumuş, tarih derslerinden öğrenmişizdir, araştırmışızdır. Bir süre önce, 1914 yılında yani 1. Dünya Harbi’nde dünyaya gelen saygıdeğer Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’la hatırı sayılır bir zaman geçirdim ve tüm o yılları yaşayan birinden dinleme fırsatı buldum. Sordukça sordum. İnanılmazdı. O senelerde verilen mücadeleleri, çabaları ve zorlukları anlattıkça bir de şimdiyi düşünüyordum ister istemez. Şimdi böyle anlatılacak hikâyelerimiz yoktu evet ama zaten bizler de başka şekilde tarihe notlar düşüyorduk diye düşündüm. Latin alfabesine nasıl alıştığını, Köy Enstitüleri’ne, üniversiteye girdiğinde verdiği mücadeleyi ve “Biz hemen bir şeyler öğrenip vatana faydalı olmak istiyorduk çocuğum” demesinin içimde vuku bulan titreyişini anlatabilmeyi isterdim. Yaşananların hepsi gerçekti ve şimdi ise bambaşka bir tablonun içindeydik. Bir ülkenin kuruluşuna dair anlatacak hikâyelerimiz yok ama küllerinden doğuşunu anlatacak hikâyelerimiz var. Bize açılan yolda emin adımlarla yürüdüğümü biliyorum. Fikirlerimi korkmadan söyleyebildiğim, her yaptığım işte kendimden emin olduğum, denemekten korkmadığım, yeniden başlayabilecek güvene sahip olduğum, burnum düşse eğilip alabildiğim, hakkaniyetli ve adaletli olduğum için Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri, başkumandan Atatürk’e minnetlerimi sunuyorum. Aklı fikri hür insanlar olmamızın ve bu aklımızı bilgiyle birleştirerek bizim de ülkeye, insanlığa katkımızın en büyük adımıdır Cumhuriyet. Her ne kadar dönem, devir değişmiş olsa da bu inkılapların ve bize verilen bu büyük hediyenin izinde yaşamaya, bu vaziyette üretmeye, faydalı olmaya; bir mum gibi yanarak anlatmaya, aktarmaya ve arkamızdan gelecek jenerasyonları aydınlatmaya devam edeceğim. Bundan tam 100 sene önce bu topraklarda neler neler yaşandı. Tüm dünyanın saygı duyduğu, bilgisine fikrine ve kararlarına hayran olduğu tüm zamanların lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün hepimize armağanı Cumhuriyet her kapının kilidini açacak sihirli bir anahtardır, ona sahip çıkmamız en büyük dileğimdir. Umudumun ve gençliğimin en büyük destekçisidir Cumhuriyet. Sevgiyle...
devamını görBüşra SANAY
