
ULUS, CUMHURİYET'İNE
SESLENİYOR

Bu yıl apayrı bir coşku var ülkemde. Günler öncesinden bayraklarla donanmış camlar, balkonlar. Her yer al bayrağım... Gün geçtikçe yüce Atatürk'ün ne kadar büyük işler başardığını, nasıl yüz yıl ötesini görüp de bize nasihatler ettiğini daha iyi anlıyorum. Umarım ulu önderimiz ışığında Türkiye'nin Cumhuriyet'le bezenmesi için canını, malını, gençliğini, geleceğini feda eden o yüce gönüllü atalarımıza layık olabileceğimiz nice 100 yıllarını görelim Cumhuriyet. İyi ki doğdun iyi ki varsın, ilelebet yaşa Cumhuriyet! ♥️
devamını görSıla Gizem KIRATLI
Yıl 2023. 43 yaşındayım. Çocukluğumun Cumhuriyet bayramlarındaki heyecanı ilk kez bu yıl çok özledim. O yıllarda daha mı mutluyduk bilmiyorum. Bildiğim tek şey büyüdükçe o gurur dolu heyecanın, karamsar ve biraz da mahcup bir hüzne dönüştüğü. Mahcubuz Atam. Seni ve çabanı hâlâ son kanımıza kadar sevsek, savunsak da yetemedik. Koruyamadık vatanımızı. Şimdi, tam da öngördüğün ve uyardığın gibi zor durumdayız. Tek tesellimiz ve umudumuz, seni, senin vatan sevgini doğru aktarabildiğimiz çocuklarımız. Sorgulayan, öğrenmekten yorulmayan, sahip olduklarının değerini bizden çok daha iyi bilen çocuklarımız. Biz bu bayram yine her 29 Ekim sabahı yaptığımız gibi bayrağımızı asacak ve Cumhuriyet'i kutlamak için Alsancak'a ineceğiz. Yine sana layık olabilmek için tüm dünyaya birlik beraberliğimizi haykıracağız. Saygı ve minnetin yetmediği yerde gözyaşlarımız akacak İstiklal Marşı çalarken. Burnumuzun direği sızlayacak her yıl olduğu gibi. Ve her yıl olduğu gibi biz seni bu yıl da çok özleyeceğiz...
devamını görDuygu AKGÜN
Cumhuriyetin 100. yılını neşe ve mutluluk ile kutluyorum, Ulu Önder ATATÜRK'ü saygıyla selamlıyorum. Benim adım Enes Talha. 13 yaşındayım. Adana Şehit Ertan Tokuş ilk-ortaokulunda okuyorum. Bu vatanın her karış toprağı şehit kanlarıyla yıkanmış. Kars-Sarıkamış şehitlerini, Çanakkale şehitlerini ve Seyit Onbaşı, Nene Hatun gibi birçok kahramanı saygı ve rahmetle anıyorum. Benim akranlarımın ve benden sonraki nesillerin de Cumhuriyeti barış, huzur, neşe ve sevgiyle kutlamasını diliyorum. Ömrüm yettiğince Cumhuriyet'e sahip çıkacağım, Atamın izinden yürüyeceğim. Cumhuriyeti nice yüzyıllar kutlamamızı dilerim. İyi ki bu vatanın evladıyım, ecdadımla gurur duyuyorum. Yaşasın CUMHURİYET!
devamını görEnes Talha ÇELİK
Canım ülkem 100. yılımız kutlu olsun. Gelecek yüzyılların ülkemizi katlayarak yüceltmesini diliyorum. Daha çağdaş, daha demokratik, daha özgür, daha laik, daha güçlü ve refah içinde yaşayacağımız bir ülke olduğumuzu görmeyi diliyorum.
devamını görCeren GÖÇER
Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı: geleceğe ve kendimize güvenelim Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 yıl önce 29 Ekim’de Türkiye’nin yeni yönetim şekli olarak ilan ettiği Cumhuriyet, ikinci yüzyılının eşiğinde. Cumhuriyet’in ilan edildiği Türkiye, Osmanlı Hanedanı yönetiminde tam anlamıyla uçurumun eşiğinde bir ülkeydi. Bugünkü iktidar sahiplerinin her itirazı bağırarak susturmaya çalışan iddialarına karşı, II. Abdülhamid döneminde -bugünkü- Mısır, Kıbrıs, Tunus, Romanya, Sırbistan, Karadağ dahil 1 milyon 592 bin küsur kilometrekare, yani bugünkü Türkiye’nin iki katı kadar toprak kaybedilmişti. Osmanlı Hanedanının son sultanı Vahdettin ise koltuğunu korumak için işgalcilere boyun eğmiş, İslam Halifesi sıfatını istismar ederek işgali reddeden -Mustafa Kemal dahil- direnişçilere cihat ilan edip haklarında idam fermanı çıkarttırmış ve neticede İngiliz denizaltısıyla ülkeden kaçmıştı. O günlerin en acı kesitlerinden biri İzmir’in işgali üzerine yaşanmıştı. Tarih 15 Mayıs 1919 idi. Sultan Mehmet Vahdettin’in Başkâtibi, bugünkü söyleyişle Özel Kalem Müdürü Ali Fuad Bey müsaade istedi, makamına girdi. Elinde bir telgraf vardı; İzmir’den geliyordu. Telgrafta “bir devlet-i ecnebiyyenin” İzmir’e asker çıkardığı yazıyordu. Halife Vahdettin telgrafı okudu sonra Ali Fuad Bey’e dönüp hemen Babıâli’ye, Sadrazam’a gidip şunu sormasını istedi: “Menteşe Sancağını işgal eden devlet kimdir? İzmir’i işgal edecekleri haberi alınan Yunanlılar mıdır?” Ali Fuad Bey konunun aciliyetine binaen Yıldız Sarayı’ndan Babıâli’ye doğru otomobille yola koyuldu. Henüz İzmir’de Pasaport’ta karaya çıkan Yunan işgal ordusunun bayraktarının, İzmir Redd-i İlhak, yani işgali red cemiyeti kurucularından, gazeteci Hasan Tahsin kimliğini taşıyan eski Teşkilat- Mahsusa, yani gizli servis üyelerinden 31 yaşındaki Osman Nevres tarafından öldürüldüğü, kendisinin de orada süngülenerek şehit edildiği haberi payitahta ulaşmamıştı. Ali Fuad Bey Babıâli’de doğrudan Sadrazamın yanına çıktı. Sadrazam, Sultan Vahdettin’in damadı Ferit Paşa’ydı; halk arasında Damat Ferit olarak anılıyordu. Başkatip Ali Fuad Bey makama girdiğinde Damat Ferit’i Maarif Nâzırı, yani Eğitim Bakanı Ali Kemal Bey ile oturup sohbet ederken buldu. Ali Kemal Bey, yakında başlayacak Milli Mücadele’nin en ateşli muhaliflerinden olacaktı. Bütün bunları Abdülhamit’in özel kaleminde çalıştıktan sonra Sultan Mehmet Reşat’ın Özel Kalem Müdürü olmuş, aynı görevi Vahdettin zamanında da sürdürmüş Ali Fuad Türkgeldi’nin ilk baskısı 1949’da yapılan Görüp İşittiklerim başlıklı anılarından okuyoruz. Damat Ferit, Padişah’ın kendisine gönderdiği telgrafı okuyunca ilk tepkisini Fransızca vermiştir: “Situation une des plus critiques – En ciddi durumlardan biri”. Sonra kendi kendine hayıflanmıştır: “Hiç olmazsa Yunanlardan vuku bulmayıp Düveli Muazzama canibinden olsaydı”. Yani Saray’a göre İzmir’e Yunanlar değil de İngiliz ya da Fransız askerleri çıkmış olsaydı, bu daha kabul edilebilir bir durum olacaktı. Peki, Yunanlar çıkınca Osmanlı Hanedanının son sultanı olacağını henüz idrak edemeyen Vahdettin ve damadı Ferit Paşa buna isyan edip halkı direnişe mi çağırmıştır? Hayır. Onun yerine, İzmir’in işgalinin ertesi günü Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan yola çıkıp 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşıp işgale karşı direnişi başlatan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına “Katli Vacip” fetvası çıkartmışlardır, kendi kuklalarına dönüşmüş Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah Efendi’ye. Amasya Tamimi, Erzurum Kongresi, Kürt Teali Cemiyeti’yle İngiliz istihbaratının Saray’ın bilgisi dahilinde artık paşalık üniformasını çıkarmış Mustafa Kemal Bey’e suikast girişimi aşılmış, Sivas Kongresi toplanmış, Heyet-i Milliye Kayseri üzerinden Ankara’ya ulaşmıştır, 1919 Aralık sonunda. Bu arada İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’da bir Anadolu Grubu oluşmaya ve Vahdettin’e muhalefete başlamıştır. Vahdettin ve damadı Ferit, 16 Mart 1920’de İngilizlerin komutasındaki orduların Boğaz’a dizilmiş zırhlılar eşliğinde İstanbul’u işgaline de pek ses çıkarmaz, payitahtın korunması esas, gerisi teferruattır. Son kararını Anadolu Grubu’nun etkisiyle Misak-ı Milli Sözleşmesi’ni kabul ederek alan Meclis 20 Mart 1920’de dağıtılır. Anadolu Grubu Ankara’ya geçer. Aralarında zaten Ankara ile irtibatları bulunan Müdafaa Nâzırı Fevzi Paşa ve daha sonra Genelkurmay Başkanlığı makamına dönüşecek olan yardımcısı İsmet Paşa da vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de Ankara’da bu koşullarda kurulur. İki cephede İstiklal Savaşı yürütecek meclistir bu. Mustafa Kemal’in aldığı ilk unvan Meclis Başkanlığıdır. Olağanüstü koşullar gereği Başkumandanlık ve bugünkü deyişle bakanlar kurulu sayılan İcra Vekilleri Heyeti Reisliği de ondadır; yeniden Paşa unvanını kullanır. İstiklal Savaşı bu koşullarda başlar. İlk cephe işgalci güçlere karşı yürütülen dış mücadeledir. İkinci cephe ise bir iç savaş cephesidir; işgalcilerle işbirliği içindeki Osmanlı Hanedanı ve onunla saf tutanlara karşı açılmıştır. Saraycı isyanlar da başlar. Elbette birilerimizin dedeleri, nineleri istiklal, bağımsızlık safında olurken birilerimizin dedeleri, nineleri de ona karşı mücadele eden İngiliz istihbaratı ve Yunan ordusu destekli payitaht saflarındaydılar. Meclis orduları hem dış hem iç düşmana karşı verilen savaşı kazanır. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilir. 1924’te saltanat ve hilafet kaldırılır. Bugün Cumhuriyet ikinci yüzyılın eşiğindeyken Türkiye sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasi, ideolojik ve kültürel bir krizin içindedir ama güçlü bir ülkedir. Kıt enerji kaynaklarına rağmen üretken bir sanayi ülkesidir. En ileri, modern ve dünyaya açık Müslüman nüfuslu ülkedir; çünkü Atatürk’ün ufkuyla din ve devlet işlerini ayırmıştır. Buna laiklik denir. Çünkü kadın ve erkeği eşit sayan ilk Müslüman nüfuslu ülkedir. Son yıllarda geriye doğru adımların atılıyor olması üzüntü, gerilim ve kutuplaşma kaynağıdır. Ama ülkenin sorunları, yönetim politikaları ve kültüründen kaynaklanmaktadır. Cumhuriyetin bilançosu pozitiftir. Bugün TBMM’de iktidar ya da muhalefet saflarında olsun Cumhuriyet ve demokrasinin kazanımlarını sindiremeyen, onlarla kavgalı kişi ve grupların varlığı bunu değiştirmez. Bu Atatürk ve kurucu kadronun vizyonu, onların ufkudur. Bütün topluma vizyon diye sunulan siyaset karikatürleriyle ilgisi yoktur. Toplumların hayatında iniş çıkışlar olur. Demokrasiyle Cumhuriyet’in yönetimine geldikten sonra hem Cumhuriyet hem demokrasiyi aşındırmaya çalışanların varlığı buna dahildir. Morali bozmamak, enseyi karartmamak gerekir. Cumhuriyet’in demokrasiyle, çoğunlukçu değil, çoğulcu demokrasi ve hukuk devletiyle taçlandırılması gereği boş bir laf değildir. Ülkenin geleceğine güvenelim, kendi gücümüze güvenelim. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı ona değer veren herkese kutlu olsun.
devamını görMurat YETKİN
Güzel cümleler kurmayı becerebilen birisi değilim ama cumhuriyetin getirdikleri ve getirebilecekleri ile güzellikleri görebileceğime inanıyorum. Okuyan herkese selamlar olsun. Yaşasın Cumhuriyet
devamını görYunus Emre ARISOY
İlkokula başladığımızda mavi gözlü bir dev olan Atam, yıllar geçtikçe bilim oldu, akıl oldu, gökyüzünde ay-yıldız, denizde kulaçlardaki özgürlük, karada her sözcükteki dil oldu. Kadın onunla varlığını hissetti, çocuk gelecek olduğunu, gençlik devrimlerinin bekçisi olduğunu anladı. Çalışan, haksızlık karşısında konuşmayı, adalet ve eşitliğin önemini gördü. Köylü toprağın efendisi olduğunu kavradı. Atam bize dil oldu, yürek oldu, bayrak oldu, vatan oldu. Size söz; nice 100 yıllara, damarlarımızdaki asil kanla Cumhuriyet'e olan inançla el ele, gönül gönüle, sırt sırta yürüyeceğiz büyük Atam. Saygı, minnet ve Sizden öğrendiğimiz kararlılıkla....❤
devamını görHülya ÜSTÜN
Sevgili Türk Gençleri Cumhuriyetimizin 100. Yılını geride bıraktık.100 yıllık bir cumhuriyete, hürriyete sahibiz ve bu hürriyeti elde etmek hiç kolay olmadı. Büyük liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yapılan onlarca mücadele... Bazen diyorum ki, o olmasaydı ne yapardık? O adam bu kadar cesaretli, yürekli olmasaydı nasıl yaşardık? Bunları her düşündüğümde ona tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Onu görmeden seven bir milletiz; onun milleti, onun askerleriyiz. Aramızda olmasa bile yanımızda olan, varlığını sol tarafımızda hissettiğimiz bir liderimiz var. Milletini canından sayan ve hatta canından çok seven bir adam. Kurduğu cumhuriyetin 100. Yılına eriştiğini eminim ki hissediyor. Daha nice yüzyıllar görecek bir Türkiye Cumhuriyeti var. Bunun temelinde de Atatürk yatar. Kurduğu cumhuriyetin yılmadan sürdürüleceğini o da biliyordu. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." Saygı, sevgi ve özlemle...
devamını görAleyna GÜRDAL
Sevgili Cumhuriyet Sana senin niteliklerinin en zarar verildiği bir dönemden yazıyorum. Ama senin kuruluş tarihinden de biliyorum ki bu zor zamanlar geçecek. Çünkü sen parçalanmış bir imparatorluğun ertesinde Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde ortaya çıktın. Bu ortaya çıkış elbetteki kolay olmadı. Şimdi ise tam 100 yaşına giriyorsun. Bu 100 yılda çok şey yaşadın. Ama bu dönem kadar sana zarar verilen bir dönem de olmadı. Bütün bunlara rağmen Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinden ilhamla sana olan inancımızı hep diri tutuyoruz. Bunu sadece ben değil bütün gençler yapıyor. Bu sebeple çoğul kullanıyorum. Çünkü biz senin yetiştirdiğin aklı hür vicdanı hür Türk gençliğiyiz. Sana hiçbir şekilde zarar verilmesine izin vermeyiz. Her daim hizmetçin ve koruyucunuz. 100. Yıla girerken senin değerini bir kez daha anlıyor ve seni daha nice yüzyıllara taşımak için her şeyi yapacağıma söz veriyorum. İyi ki varsın Cumhuriyet. Sana nice 100. Yıl mektupları yazmak dileğiyle.
devamını görSafa Furkan AYAS
