ULUS, CUMHURİYET'İNE

SESLENİYOR   

  • Merhaba Cumhuriyet. Seni hak edemedik mi desem yoksa sen bize doğru yolu gösterdikçe yanlış şeyler mi yaptık diye başlasam bilemiyorum. Belki de seni hak etmiyoruz ancak iyi ki varsın. Ülkemizin üzerinde kara bulutlar dolaşırken umudu olan insanların nedeni sensin. Yurtdışına gitmek için uğraşan doktorlardan biriyim. Para için gidiyorsunuz diyenleri umursamıyorum. Okumuş, Atatürk'ü ve ülkesini seven çağdaş insana nefes aldırmıyorlar. Doktorlar ülkeyi yönetenlerce hedef gösteriliyor. Giderlerse gitsinler diyorlar. Beş dakikada muayene et baskısı. Hastanelerde şiddet görüyoruz, öldürülüyoruz. Buna rağmen Cumhuriyetimize en yakışır hizmeti veriyoruz. Ülkede işini en iyi yapan insanlar hekimler. Gitsem de kalsam da senin ilkelerine uygun, dürüst, ahlaklı bir insan olmaya devam edeceğim. Dindar bir nesil yetiştirmeye çalışanlara inat, gençlerimizi kitap okumaya, sanatla uğraşmaya, bilime yönlendireceğim. Senin izinde sanat ve bilimle baharı getireceğiz.

    devamını gör
    Ersoy KANAY
  • Sevgili Atatürk'üm, senin ve kurucu kadronun yaptıklarınıza çok minnettarız. Tersaneler yabancı işgali altında, yollar patika, askerimizin sırtında yazlık elbise ayağında çarık yok. Türk ordusu ve halkımız perişan. Az zamanda çok büyük işler yaptık diyorsun ya, hakikattir bu. Bugün çalışıyor ve kazanıyorsam önce senin mücadele azmin ve şahsın, daha sonra da ailemin kazandırdığı okuma aşkındandır. Ekimler gelince, yüreğim coşkulanmış deniz gibidir, kasıma da içim acır, boğazım düğümlenir. İlkokulda öğrendiğim, hâlâ da unutmadığım; sen, ölmedin kalbimizde mütemadiyen yaşayacaksın.

    devamını gör
    Ahmet Emre ZAFERTEPE
  • NİCE YÜZ YILLARA

    Cumhuriyetimiz, Türk tarihinin dönüm noktası ve Anadolu insanının en büyük utkusudur. Osmanlı’nın geri kalmışlığından sonra bizler için bir uyanıştır.

    Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte Türk ulusu yeniden doğdu. Ulusal kimlik, ortak değerler ve dil üzerine yapılan çalışmalar ile ülkenin birliği ve bütünlüğü güçlendirildi. Eğitim, sağlık, adalet, ekonomi ve kültür alanlarında büyük devrimler gerçekleştirildi. Özellikle kadın hakları alanında yapılan devrimler ile Türk kadınlarına eşit haklar verildi ve toplumun gelişiminde önemli bir adım atıldı. Türk devrimi unutulmamalıdır ki bir kadın devrimidir. Atatürk'ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüyle başlattığı barış ve dostluk politikaları da ülkenin dünya çapındaki saygınlığını artırdı. Genç Cumhuriyet ayrıca sığ bir gösteriş merakıyla değil, aydınlanma hamlesi ve liyakate verdiği önem sayesinde yurtdışında itibar kazandı. 1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne özel davetle kabul edilmesi bunun en güzel örneği ve kanıtıdır.

    Cumhuriyet'in önemi sadece Türk ulusu için değil, dünya tarihi için de büyüktür. Çünkü Türkiye, modern bir cumhuriyet ile İslam dünyasına örnek ve umut olmuştur. Atatürk'ün ileri görüşlü politikaları ve devrimleri, Türkiye'nin çağdaş dünya ile bütünleşmesine olanak sağlamıştır.

    Hiç şüphesiz laiklik kavramı, Atatürk’ün ulusa en büyük hediyesidir. Esas itibarıyla Cumhuriyetimizin harcı olan bu kavram, inanç ve yaşam özgürlüğüdür. Ayrıca eşit yurttaşlık ilkesinin de temelini oluşturur. Hepimize insanca ve onurlu bir yaşam sürme imkânı tanır. Cumhuriyet devrimleri ve ilkeleri ulusun kayıtsız şartsız savunması gereken yegâne unsurlardır.

    Nice yüz yıllara, ulus olarak omuz omuza…

    devamını gör
    Muazzez İlmiye ÇIĞ
  • Sevgili Cumhuriyet; sen yeni Türk devletini yağmalanmış topraklarda Atatürk'ün önderliğinde yarattın. Yeni vatanı kadim ve bilimsel değerler ışığında var ettin. İmkânsızlıklar içinde mucizevi bir şekilde yapılandırılan bir sistemin; eğitim, sağlık, hukuk, ekonomi, kültür kazanımlarının uğurlarına mücadele verip korunmadıkları takdirde kaybedilebileceğini hiç mi düşünmedik? Nutuk'tan okumadık mı Cumhuriyet ve laiklik düşmanlarının içimizde olabileceğini? Yoktan var edilmişler, yok edilirken farkına varmadık mı? Rehavet uykusuna mı daldık? Sevgili Cumhuriyet; 100. yılında karşında suçluluk duygusuyla boynu bükük duruyorum, onur ve güvenle değil. Ümidim bir asrın tarih nezdinde kısa bir süre olması... Ümidim; bizden sonraki kuşakların Kemalist Cumhuriyet'e gerçek bağlılığın, gönül borçlarının ödenmesi ile kaim olduğu bilinciyle hizmet etmesi... hizmet beklemeden! Hayalim ikinci yüz yılını laik, demokratik bir hukuk düzeniyle sürdürmen...

    devamını gör
    Erzen PAKEL ONUR
  • Bu yıl Cumhuriyetimizin 100.yılını kutladık. Yaradanımızın bize hediye ettiği minnet ve rahmetle andığımız Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin her şeye rağmen sonsuza kadar yaşayacağına ve Atatürkçü fikirlerin daha da artacağına eminim.

    devamını gör
    Banuhan SÖNMEM
  • Aslında o kadar çok güzel şeyler yapabilirdik ki Atam ama ülkede bir avuç kaldık. Atam senin canla, kanla, uykusuz gecelerle kurtardığın vatan kapalı kapılar ardında siyasete alet oldu. İlber Hocamın dediği gibi 100. yılına yakışır şekilde kutlayamıyoruz ülkemin doğum gününü. Ama biz ve bizlerin yetiştirdikleri var olduğu müddetçe Cumhuriyet nefes alacak ve bir gün layık olduğu gibi kutlayacak ülkem. Yine de umudum var Atam, çünkü bizler de Atatürk ve Cumhuriyet çocuklarını yetiştiriyoruz. Teşekkür ederiz Atam, ölümsüzlük seninle var oldu... HER ŞEYE RAĞMEN 100. YAŞIN KUTLU OLSUN CUMHURİYET!

    devamını gör
    Şebnem ÖZKAY
  • Ne çok şey borçluyuz sana bir bilsen... Bugün ayakları üstünde duran aydın bir kadınsam bunu önce Cumhuriyet'e sonra Cumhuriyet ışığında beni yetiştiren aileme borçluyum. Ve şimdi de aynı Cumhuriyet'in bir ferdi olarak bu haklı kimliği gelecek nesillere aktaracak olmanın haklı gururunu yaşıyorum. 1923'ten 2023'e geçen 100 yılda her geçen gün Cumhuriyet'e olan minnetimiz artarken, Atatürk'e olan özlemimiz ise burnumuzun direğini sızlatıyor. Sevgi ve saygılarımla...

    devamını gör
    Gökçe GÜREL
  • Sevgili Atam, Cumhuriyetimizin 100. Yılında sizi saygı, özlem ve minnetle anıyorum. Yaşasın Cumhuriyet!

    devamını gör
    Saliha Tolunay HIRÇIN
  • Ailemizdeki Cumhuriyet kuşağının son temsilcisi babaannem Sevim Ertuna’nın gözünün dolduğunu bir kez gördüm hayatımda: 10 Kasım 1938’de, Atatürk’ün öldüğü haberini alan 11 yaşındaki öğrenci halini yıllar sonra bana anlatırken… Doğduğum aile bir Cumhuriyet inşasıydı ve buna minnettardı. Subaylar, devlet memurları ve öğretmenler; İstanbul’daki hayatlarını farklı zamanlarda Cumhuriyet’in merkezine, Ankara’ya taşımış orta sınıf mensupları… Üniversite yıllarında aileye karşı mesafe, resmi ideolojiye karşı şüphecilikle harmanlandı. Bir başkaldırı olmasa bile, sert bir sorgulamanın hayata giren yeni dostlar ve kitaplar üzerinden tedavülde olduğu dönemdi. Üstelik 90’ların sonu 2000’lerin başına denk gelen bu dönem, popüler entelektüel alanın post-modernizm akımlarından beslenip memlekette ters giden her şeyden Cumhuriyet ve kurucu kadroyu suçlayan isimlerin medyada ve kültür sanat hayatında tekelleştiği zaman dilimiydi. Kısa sürede bu rüzgarın bir karşı iktidar mücadelesinin boğucu fırtınası olduğu ortaya çıktı. En azından bizlerin nezdinde. Seçtiğim meslek olan gazetecilikte tercihim dış haberlerdi. Afganistan’a, Pakistan’a çatışmaların bir türlü sonlanamadığı Irak’a gittim. Arap halkları kendilerini on yıllardır demir yumrukla yöneten liderlerini devirmek için sokaklara döküldüğünde Tunus ve Mısır’daydım. Protestoların küresel ve bölgesel güçler tarafından rejim değişikliği için birer kaldıraç olarak kullanıldığı dönemde vekalet savaşının kavurduğu Libya ve Suriye’ye defalarca yolculuk yaptım. Gazze, Batı Şeria ve İsrail’de güvenlik, insan hakları ve demokrasi arasındaki kırılgan bağı, özgürlüğün bedelini sorguladım ve dini öğretilerin toprak ele geçirme ve insan hayatına kast etmede nasıl araçsallaştırıldığına tanık oldum. Cumhuriyet’in ve laikliğin ne anlama geldiğini esas olarak onların yokluğunda, on yılı aşkın süren bu savaş muhabirliği döneminde anladım. Her ne kadar aşındırılmış ve örselenmiş olsa da her ne kadar evlatları arasında ayrımcı uygulamalara yol açan bir şekilde kurumsallaştırılsa da büyük bir bereketin olduğu kadar büyük belaların da coğrafyası olan bu bölgede bir yaşam alanı açtığına tanık oldum. Temel aydınlanma değerlerinden beslenen bu inşa projesinin kısa sürede tedavüle sokulan karşı devrimci müdahalelerle özünden ve ideallerinden uzaklaştırılmasına karşı panzehrin, bir sonraki yüzyıla havale edilen kof bir revizyonizm değil, eşitlikçi bir restorasyon olduğunu kabul ettim. 1938 10 Kasım’ında “şimdi bize ne olacak?” diyerek gözyaşı döken o genç kız belki bir zamanlar oldukça naif gelirdi. Onu ancak yıllar sonra anlayabildim.

    devamını gör
    Can ERTUNA