ULUS, CUMHURİYET'İNE

SESLENİYOR   

  • Aziz Cumhuriyet, Türk kadınıyım ben. 100 senedir sana gönülden bağlıyım. Seninle başladı "görünür"lüğüm... Seninle süregeldi yaşam hakkım, özgürlüğüm. Hayatım seninle dönüştü, değişti ve aradan 100 yıl geçti. Bugün, her konuda erkekle eşit söz hakkım, tercih hakkım varsa ve her alanda kendimi özgürce ifade edebiliyorsam sana ve seni inşa eden Atatürk'e borçluyum. Geldiğim noktada geri adım atmam ne mümkün Cumhuriyet! Ufkum açılıyor seninle, güçlü kaynağından yayılan bir ışık dolduruyor dünyamı. Tanıyorum onu, Atamın İlke ve Devrimlerinin ışığı yolumu aydınlatan!.. Yalnız değilim. Temsil ettiğin değerlerin sorumluluğunu taşıyan biz; kadın-erkek, aynı yoldayız hepimiz... Ve biz, Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunda onun kutsal emaneti olan Cumhuriyeti; yarınlara, yeni yıllara, yeni yüzyıllara taşıma iradesiyle hiç durmadan yürüyoruz hep birlikte. Şafak söküyor Anıttepe'de, Güneş doğmak üzere. Ruhun şad olsun Atam! Her geçen gün artan özlem, saygı ve minnetle.

    devamını gör
    Nur KALAFATOĞLU
  • Cumhuriyetimizin 100. yılında bu mektubu yazarken geçmişte bize bu ülkeyi bırakan insanlara minnet duygularımı ifade ederek başlamak istiyorum. Bütün dünya savaş halindeyken Cumhuriyet’i ilmek ilmek işleyerek ilan eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını gelecek nesillere aktarmayı bir borç biliyorum. Ne zaman sokağa çıkıp özgürce bisiklet sürsem, evimde huzurlu hissetsem ya da hayallerimi hedeflerimi düşünsem hep aklıma onlar ve kurdukları Cumhuriyet geliyor. Cumhuriyeti ilan etmek tarihsel olarak gelinen noktada bir mecburiyetti. Ne mutlu bize ki Cumhuriyet’i kuran neslin devamıyız. Önce Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Cumhuriyet Devrimi ile bütün ezilen, haksızlığa uğrayan ve işgal edilen ülkelere örnek olduk. Bu gurur hepimize yeter. Son olarak ülkemizde yaşayan bütün gençlerin sloganı olmasını istediğim cümle: “Birinci vazifemiz ilelebet hatırımızda.” Sonucu ne olursa olsun Cumhuriyeti koruma ve gelecek nesillere aktarma inancımızdan bir karış geri adım atmayacağız.

    devamını gör
    Gürhan YÜCEL
  • Kendimi bildim bileli, her 10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe Türkiye’nin her yerinde zaman bir dakikalığına da olsa durur. Sadece zaman değil, insanlar, taşıtlar, hayat durur. Bu dünyanın başka bir yerinde bu raddede olur mu bilmem. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 87’nci yıl dönümünde saat 9’u 5 geçe camdan dışarı bakarken, evimin karşısındaki hastanenin tüm personeli, kaldırımlarda yürüyen çocuğundan yaşlısına herkes, caddedeki tüm otomobiller, hatta insanlar evlerinde -kimse onları görmezken bile- saygı duruşundaydı. Hiçbir zorlama olmadan, kendi iradesi, kendi arzusuyla. İnsanlığın her daim peşinden koştuğu ölümsüzlük bu değilse nedir? Ölümsüz olmak için illa nefes almak mı gerekir? Bu ülkenin kurucusu bunun böyle olmadığının "yaşayan" bir kanıtı. Bazıları için yaşam ömürle sınırlı değil; yaşatılıyorsa eğer. "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir” demişti Atatürk. Nesillerdir, onun yüzünü görmeden onu hissedenler tarafından yaşatılıyor. Derler ki herkes ölümsüz olmak ister, kimi bu yüzden sanatsal üretimde bulunur, kimi mucit olur, kimi topluma katkıda bulunur. Ama şüphesiz ki çok azı Atatürk’ün bize bıraktığı Cumhuriyet’le eşdeğerdedir. Bir halkı peşinden sürüklemek, tek vücut olmasını ve bağımsızlığını elde etmesini sağlamak, Cumhuriyet’i kurmak, 100 yıl sonrasında bile güncelliğini koruyan bir vizyon ve liderlik ortaya koymak, savaşlar ve çatışmalarla dolu bir dünyada “Yurtta sulh cihanda sulh” diyecek kadar idealist olmak her baba yiğidin harcı değildir. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım atarken, şimdi Atatürk’ü sadece hissetme değil, anlama zamanı. 100 yıl önce halk nasıl ki bağımsızlık ve çağdaşlaşma hedefleri etrafında birleştiyse, bugün kutuplara çekilmiş bir toplumun da aynı Türkiye hayali etrafında birleşebilmesinin ipuçları onu anlamakta saklı çünkü.

    devamını gör
    Melis ALPHAN
  • Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüncü yılı, ülkenin tarihinde büyük bir öneme sahip olan bir dönüm noktasını temsil ediyor. 1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet, Türkiye'nin modernleşme sürecinde atılan temel adımdır. Bu yıl, Cumhuriyetin ilanının üzerinden tam bir asır geçmiş olması dolayısıyla ülkede coşkuyla kutlanmaktadır. Türkiye, Cumhuriyet'in ilanından bu yana büyük bir değişim ve dönüşüm geçirerek çağdaş bir ulus-devlet haline gelmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde gerçekleştirilen ulusal kurtuluş mücadelesi, Türkiye'nin bağımsızlığını kazanmasını sağlamıştır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte ülkede bir dizi reform gerçekleştirilmiş, eğitim, hukuk, ekonomi, sağlık gibi alanlarda köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu reformlar sayesinde Türkiye, çağdaş bir toplum haline gelmiş, demokrasi ve insan haklarına dayalı bir yapı oluşturmuştur. Yüzüncü yıl kutlamaları, ülkede çeşitli etkinliklerle dolu bir dizi etkinliği içermektedir. Sanat, kültür, spor ve eğlence alanlarında düzenlenmiştir.

    devamını gör
    Kubilay İsa BASTIRMACI
  • Sevgili Cumhuriyet, Yüz sene evvel çeşitli zorluklarla, ama Ulu Önderimiz, Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde sana kavuşmamızın coşkusunu yaşadığımız bugünlerde, gelecek yüzyıllardaki beklentilerimin, şu an seksen beş yaşımda olduğumdan, ben göremeyecek olsam da, gelecek nesiller için, mutlaka gerçekleşeceğine inandığımı söylemek isterim. Bu inancımın kaynağı, Ulu Önderimizin seni ne kadar sağlam temeller üzerinde inşa ettiği ve seni Türk Gençliğine emanet etmiş olduğudur. Onun güvencini bugüne kadar boşa çıkarmamış olan gençlerimizin bundan sonra da aynı kararlılıkla devam edeceklerine olan inancımın tam olmasıdır. Arada sırada onları engellemek isteyecek olanlar olacaksa da temelin sağlam olduğundan bu çatlak sesler gençlerimizin azminde boğulacaktır. Benim hayallerime gelince: Gençlerimizi aydınlık günlere yöneltecek, kendine daha güvenli ve geleceğinin mutlu olacağına inanan bireyler olarak yetiştirecek öğretmenlere ihtiyacımız olduğuna inanmaktayım. Bunun için bence en önemli adım öğretmenlerimizin yaşam standartlarının ve saygınlıklarının ve yükseltilmesidir. Okullarımızda ahlaki derslere çok önem verilmeli ve bilhassa YALAN’ın, kötü ahlakın en temel yardımcısı olduğu vurgulanmalı ve her vesileyle DOĞRULUĞUN çok ödüllü olduğu tekrarlanmalıdır. Dürüstlüğün her zaman en iyi yol olduğu genç nesillere aşılanmalı, KURNAZLIK aşağılanmalı ve kurnazca davranmanın sonunda mutlaka cezalandırılacağı vurgulanmalıdır. Öğrenmenin beşikte başladığı, anne ve babanın da buna dikkat etmesi ve çocukların ufacık bir yalan söylemeleri dahi yumuşak ve ayrıntılı bir biçimde anlatılarak cezalandırılmalıdır. Türk çocuklarının dürüst ve güvenilir olduğu her fırsatta tekrarlanmalı ve dürüstlük ödüllendirilmelidir. Gençler hangi mesleği seçerlerse seçsinler o mesleği en doğru, en güzel, en uygun şekilde yapmalarının kendi menfaatlerine olduğu kadar vatan ve millete de faydalı olacağına inandırılarak büyütülmelidir. Hurafelerden arındırılmış İNANÇ’ın, insanlığı yücelteceğinin genç nesillere öğretilecek en önemli bilgi olduğunu da anne babalara her fırsatta telkin ederek gençlerimizi çağımıza daha uygun yetiştirmeye özen göstermeliyiz. Bence, sevgili cumhuriyet, SENİ İLELEBET YAŞATMANIN EN ÖNEMLİ KOŞULU, BİLİME DAYALI EĞİTİMLE, DÜRÜST VE GÜVENİLİR NESİLLER YETİŞTİREREK, SENİN EN GÜZEL VE MUTLULUK DOLU BİR YÖNETİM ŞEKLİ OLDUĞUNA ONLARI İNANDIRMAK olduğuna, emekli bir öğretmen olarak, tüm kalbimle inanmaktayım! Sevgiyle,

    devamını gör
    Ayfer ÇARKOĞLU
  • Kurtuluş Savaşı bir dehanın ürünüdür. O Anadolu'da Ağrı'dır. Süphan'dir, Cilo dağıdır. O dağ, sonsuza kadar yaşayacak olan G. Mustafa Kemal Atatürk'tür.

    devamını gör
    Mahmut BAYCAN
  • Küçüktüm Cumhuriyet, büyüdüm Cumhuriyet, son nefeste de Cumhuriyet. Atam sen rahat uyu.

    devamını gör
    Manolya GÜLSEVER
  • Birçok medeniyetin merkezi olan bu coğrafyada, varoluş mücadelesi veren “Şu Çılgın Türkler” muhteşem bir cumhuriyeti gelecek nesillere yol gösterecek şekilde kurdular. Cumhuriyet’in manası bu toplum için: Ahenktir Kültürdür Birlikteliktir Öznesinde tüm bireylerin eşit olduğu, hak ve özgürlüklerin bir potada piştiği, hür iradenin hürriyetini bulduğu sistemdir Cumhuriyet. Geçmişte görünmez olan kadının öne çıkmasıdır Cumhuriyet. Anadolu’nun kadim dinlerinin hoşgörüsüdür Cumhuriyet. İlim ve inovasyonun buluştuğu yerdir Cumhuriyet. Yaşamaktan onur ve gurur duyduğum yerin rejimidir Cumhuriyet. Bu değerlerle gelecek nesiller yetiştirme görevi olan toplumdur Cumhuriyet. İyi ki sahiplerin var. İyi ki varsın Cumhuriyet. Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun, nice 100 yıllara.

    devamını gör
    Cengiz KAYA
  • Adına Türkiye Cumhuriyeti denen mucizenin kuruluşundan bu yana tam bir yüzyıl geçti. Bu mucizeyi gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk’ün anısı bugün hâlâ her Türk vatandaşının kalbinde ilk günkü sevgi, saygı ve minnettarlıkla yaşamaktadır. Onun büyüklüğü sadece ülkesini işgalden kurtarmakla değil, aynı zamanda hayata geçirdiği “harf devrimi” “kıyafet devrimi” “sanayi devrimi” gibi reformlarla halkını “muasır medeniyetler” seviyesine taşımakla da ilgilidir. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, o günün fedakâr girişimcilerinin, olağanüstü bir çabayla kalkınma hamlesinin içinde Ata’mızın yanında yer almalarına vesile olmuş ve ilk on yılda gelişme adına inanılmaz hamleler yapılmıştır. Ailece, kalkınma hamlesinde Atatürk’ün yanında yer alıp, özverili çalışmalar yapan sanayici Nuri Demirağ’ın torunları olmaktan büyük gurur duymaktayız. Sivas, Divriği doğumlu büyükbabamız Nuri Demirağ, ülke işgal altındayken İstanbul Mali Varidat (denetleme) Müdürü olmuş, daha sonra ticarete atılmıştır. Cumhuriyet kurulduktan sonra da kardeşi ile birlikte müteahhitliğe başlayıp çeşitli bakanlık binalarını, ayrıca Bursa Merinos, İzmit SEKA, Sivas Çimento gibi fabrikaları yapmışlardır. Ülkenin kalkınmasının, şehirlerin birbirine bağlanması yoluyla gerçekleşebileceği gerçeğinden yola çıkarak inşa edilmekte olan demiryollarında ilk Türk müteahhitleri olarak Samsun-Sivas hattını başarıyla hayata geçirmiş, daha sonra da demiryolu inşaatlarına devam etmişlerdir. 10. Yıl Marşı’ndaki dizelerden ilham alan Atatürk onlara Demirağ soyadını vermiştir. Havacılığın, ülkelerin kuvvetlenmesinde önemli rol alması gerektiğinde de Nuri Demirağ maddi, manevi bütün varlığını ortaya koyarak uçak imalatına girişmiş, Beşiktaş’ta “Nu.D. Tayyare Fabrikası”nı kurmuştur. Daha sonra da Yeşilköy’de uçak hangarları, pistler, pilot ve teknisyen yetiştirmek üzere Gök Okulu’nu kurup 1930’larda devletin havacılık çalışmalarıyla birlikte ülkemizi dünyada kendi uçağını imal edebilen beş ülke arasına sokmuştur. Cumhuriyet coşkusuna katkı sağlamış bir ecdadın torunları olmak bizler için büyük gurur kaynağıdır.

    devamını gör
    Bilge KUM