ULUS, CUMHURİYET'İNE

SESLENİYOR   

  • Bilinçleri korkuyla örselenmemiş, çelişki ve tutarsızlıklarla hasar görmemiş, depresyonla durağılanlaştırılmamış, ve temelinde; dünyanın bir kader alanı, alın yazısı sahasından fazlası olmadığı vaazıyla düşünme eylemlerine ipotek konmamış, uyuşturulmamış ve engellenmemiş çocuklarla dolsun ülkemiz, dünyamız. Dolsun ki, kendi akıllarının çabası ile kendi yaşamlarının sorumluluğunu gururla taşıyabilen, öz saygılı, verimli üretebilen, kendi üretimlerinden zevk alabilen mutlu bireyler, faydalı vatandaşlar olabilsinler. Dolsun ki, herhangi bir insan hakları ihlalinde karşı bir olabilen, ayağa kalkabilen, temel haklarından taviz vermeyen bir toplum oluşsun. İşte o zaman, bilgi alışverişinin, iş bölümünün optimum düzeye ulaştığı ve muhafaza edilebildiği, insalığın en üst meziyetleri ile süslenmiş bir atmosferde yaşarız. İşte o zaman, bayramımız bayram, her günümüz bayram tadında olur. Ulusumuzun yaş günü kutlu, Cumhuriyetimiz baki olsun!

    devamını gör
    Duygu NAS
  • CUMHURİYET’TE EMEĞİMİZ VE SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ VAR Kurtuluştan kuruluşa Cumhuriyet’te emeği olan kadınların 1850’li yıllardan bu yana süregelen mücadelesinin sayesinde biz kadınlar Cumhuriyet ile var olduk. Cumhuriyet’in harcında yoğrulduk. Kafes arkasından çıkıp aydınlıklara eriştik. İş kadını, doktor, öğretmen, mühendis olduk; kısaca insan sayıldık. Karar mekanizmalarında yer aldık, yaşamlarımız üzerinde birey olarak söz ürettik. Medeni Kanun ile miras hakkından, nafaka ile insan onuruna yakışan sürdürülebilir yaşama; eğitime, ulaşıma ve istihdama kadar yasal mevzuatların koruyucu kalkanı oldu Cumhuriyet bize. Laiklik, muasır medeniyet, Anayasal eşitlik, Medeni Kanun ve birey olma hakları, yani adına kısaca Cumhuriyet kazanımları dediğimiz haklar bizim güvencemizdir. Bu yüzden Cumhuriyet kadın demektir. Ancak bugün kapkaranlık günlerin içinden geçerken Cumhuriyet’e emeği geçen kadınların torunlarına, sizlere seslenmek istiyorum. Sevgili kadınlar, mücadelede yol arkadaşlarım, Cumhuriyet kazanımlarının rahatlığında sandık ki bu düzen hep böyle sürecek. Çok ama çok yanıldık. Anayasa’nın değişmez ilkelerinden Medeni Kanun’da müftüye nikâh yetkisi veren müdahaleye tanıklık ettik. Son 10 yılda kadın mücadelemiz ne yazık ki sadece satıh mücadelesine döndü. Var olanları korumaya yönelik mücadeleyle bugünlere geldik. Bugün Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına az bir zaman kala bu kazanımlar üzerinden siyaset yaparken kadınları kullanan siyasi zihniyet şimdilerde tarikatlar, cemaatler, Hizbullah kalıntıları ve baba mirası üzerinde tepinenlerle kol kola bize gelecek vaat ediyor. Kadınlar ve kız çocukları için vaat edilen cennet, aile kurumunun mütemmim cüz’i olma, erken yaşta evlilik, şiddet sonucu katledilme, güvencesiz yaşam hakkı, iş, eğitim ve sosyal hayattan el çektirmeye kadar varan bir dizi erkek egemenliğinin hayalleri. Yani LAİKLİKTEN vazgeçiş. Cumhuriyet mitinglerinden üçüncüsü İzmir’de ve laiklik için yapılmıştı. Düzenleyicisi olarak daha sonra adım “Laikçi teyze” olarak anıldı. O zamanlar laikliğin kazanımlarını net anlamayanlar için bugün altını önemle çizmek istiyorum: LAİKLİK bu ülkenin kadınlarının nefesidir, yaşam garantisidir. Cumhuriyetimizin vazgeçilmezidir. Sokakta yürürken, eğitime erişirken giydiği kıyafetin, yaşadığı özel hayatın sorgulanmasının önünde benttir. “Boş ol boş ol” denilerek bir köşeye atılmayacağı hukuki güvencesidir. Hangi dine, hangi mezhebe ve hangi siyasi partiye mensup olursanız olun LAİKLİĞİN yılmaz savunucusu olun. Demokrasiden çağdaşlıktan vazgeçmeden mücadele edin. Kadınlar için CUMHURİYET kadın mücadelesine inanan ve siyasi kazanımları hayata geçiren Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetine sahip çıkmaktır. O zaman da bu zamandır. Unutmayınız ki, mücadele kazandırır.

    devamını gör
    Canan GÜLLÜ
  • Yarası ağırdı. Olsun. Yazdı. Anacığım, “Söz uçar yazı kalır,” derler ya ondan sebep yazıyorum sana. Yazması oyalı anam, vatan toprağına yemin olsun ya Memed ya Hüseyin ya Ali olarak döneceğim kucağına. Oğlun Savaş yerinde toprak sert, gök çoğunlukla parçalı bulutlu olurdu. Herkes anasının rahmine sığar gibi olduğu kuytuya sığmaya çalışırdı. Yeryüzünden gökyüzüne dumanlar yükselirdi. Olsun yükselsindi. Nasılsa her sabah gün yeniden doğardı. Yine gün doğdu. O başını kaldırdı. Silahların, tankların, tüfeklerin, bombaların sesi yakınlaştı. Yüreklerimiz korku pompaladı. Korku katılaştıkça yüreklerimiz sıkıştı. Sıkı can iyiydi çabuk çıkmıyordu ama akacak kanda damarda durmuyordu. Durmadı. Dudaklarından Atam gibi “Aleykümselam” döküldü. Başı omuzuma düştü. Vatan sağ olsundu. Sağdı. Sağ kalacaktı. Cumhuriyet, onu yaşatmak için öle yatanların “Vatan sağ olsun!” diye haykıran analarının sesi, yaralarını ve farklılıklarını alnından öpebilecek kadar güçlü olan Türk Ulusunun nefesiydi.

    devamını gör
    Fatoş K. İYİGÜN
  • Cumhuriyet, cesarettir; inançtır. "Ben hayatımın hiçbir anında karamsarlık nedir bilmedim” demektir, "O başardıysa ben de başarabilirim"dir. Cumhuriyet; okuyan ve okuduğunu özümseyebilen insandır; insan kalabilme hayalidir. Cumhuriyet, güneştir; sıcaktır; engin-masmavi gökyüzüdür; ağaçtır; topraktır; özgür can kuştur; bal yapan arıdır. Cumhuriyet, beyaz gömleğiyle bir laboratuvarda hiç tanımadığı insanlar için çalışan kadındır, yetmişinde zeytin ağacı diken güzel insandır, yaşamayı ciddiye alan “sincap”tır. Cumhuriyet, çalışan deney sonrası güneşe çıkmaktır; her şeye rağmen ağız dolusu gülmektir. Cumhuriyet, saçın akı, yüreğin enfarktı, alnın çizgisidir. Cumhuriyet, büyüyen bebektir; hayal kuran çocuktur; sağlam ve adil adım atan gençtir; maddeyi değil bilgiyi ve sevgiyi miras bırakan yaş-almıştır; sendir; bendir; bizdir. Cumhuriyet, son-bahardır. Nice 100 yıllara tüm renklerimizle, özgürce!

    devamını gör
    Doç. Dr. Canan DAĞDEVİREN
  • Demokrasi kelime kökeni itibariyle halkın iktidarı anlamına gelmektedir. Bir zamanlar dünya tarafından unutulmuş bir kelimeydi. Eşitlik, laiklik, kadın hakları; bunlar da unutulmuştu. O dönemler en çok rağbet gören kelime savaştı. Savaş, güç, iktidar, paylaşmamak... İşte bütün bu ahval altında bir adam çıktı ve dünyayı, dünyanın aşina olduğu kelimeleri değiştirdi, dünyaya örnek oldu. Unutulmuş kelimeleri yeniden canlandırdı. Özgürlük, adalet, Cumhuriyet. Tarihin ve talihin akışını değiştirdi. Bütün bunları elindeki sınırsız güce rağmen yaptı. Bu gücü başka şekilde de kullanabilirdi. Eski kelimeleri canlandırabilirdi mesela, fakat o paylaşmayı seçti. İşte bu yüzden böyle anlamlı bir günde elindeki sınırsız güce rağmen, yönetme hakkını bir kişiden alıp çok kişiyle paylaşan, beraber omuz omuza çarpışıp bir ülkeyi kurtardığı halka itibarını iade eden, dost düşman herkesin gıptayla baktığı Türkiye Cumhuriyeti'ne babalık eden Atatürk'ü sonsuz saygı, minnet ve gururla anıyoruz. 100. Yaşımız kutlu olsun. Dileriz ki dünya da onun felsefesini benimser ve yine onun söylediği gibi “Yurtta sulh cihanda da sulh” dünya için geçerli bir düstur olur.

    devamını gör
    Can EDİBOĞLU
  • Cumhuriyet’in 100. yılı öznenin, hak eşitliğinin ve aydınlanmanın yüzyılıdır. Bu bağlamda kutlamakta olduğumuz bu önemli sürecin tümünü değil ama çok büyük bir kısmını yaşamış biri olarak bulunduğum kültür ortamından günümüzün kültürel karmaşasına kadar yürüdüm ve bu yolculukta kendimi bir adanmış olarak sahiplendim. Sahiplenmeden daha ötesi Cumhuriyet, onun yaslandığı demokrasi, benim doğduğum dağlarda ümmetten vatandaşa taşıdı bizi. Vatandaş bugün çok kolay telaffuz ediliyor. Hak eşitliği dediğimiz olgu da yine aynı kolaylıkta telaffuz ediliyor ancak bu kavramlara yakından baktığımızda sürü ve kitle psikolojisinin kuşattığı zihinlerden bireysel potansiyeli hayata geçiren bir aydınlanma süreci olduğunu görüyoruz. O nedenle de bizim Cumhuriyet’imiz bizi Doğulu bir toplum kuşatmasından bir dünya toplumuna doğru taşımış, bunu kurumsallaştırmış, bugün söz sahibi olduğumuz dünya için iddialı cümleler kurmuş ve bunu çok büyük bir ölçüde gerçekleştirmiştir. Bu vatandaşlık kavramına benim hayatımdan örnek vermek gerekirse, bizim Cumhuriyet’imiz bizim modernizmimizdir aynı zamanda ve bize demiştir ki artık siz bireysel hakları olan, hukuku olan öznelersiniz, gidin bu dünyayı keşfedin, öğrenin, hayal kurun, hayallerinizi gerçekleştirin. Bu yaklaşım benim ailemde o kapalı toplumun kapılarını sonuna kadar açmış ve gurbet yolculuğu başlatmıştır. Gurbet yolculuğunun çok iyi yönetildiğini söyleyemem. Ama beklentileri, bilgileri ve değerleri çeşitlendirilmiş bir topluma taşımıştır bizi. Nitekim babam 1938 yılında Çetinkaya Erzincan demiryolunun çağrısına uyarak gurbete gitmiş, ondan sonra hiç geri dönmemiştir. İki yılda ya da üç yılda bir kısa süreli köyüne gelmiş tekrar geri dönmüştür. En son babam vefat edince bir kış günü babamı o hep özlediği köyüne götürdük. İşte o gün artık çok şeyin değiştiğini, benim bıraktığım köyün eski köy olmadığını, konakların kapandığını, âşıkların atışmadığını, masal anlatıcılarının etrafında kalabalıkların toplanmadığını, bunun yerine herkesin siyah beyaz bir televizyon alarak dizileri seyrettiğini ve kapılarını herkese kapattığını görmek ağır geldi. O zaman Edward Said aklıma geldi. Onun doğduğu evi ziyarete gittiğinde evin ölçüsünün artık çok küçük geldiğini anlattığını hayretle okumuştum. Aslında ev oradaydı, aynı ölçüdeydi, değişen Edward Said’in boyutlarıydı. Bizimkiler de artık konaklarda masal dinlemek yerine evlerine çekilerek o karıncalı görüntülerin sunduğu dizileri seyretmeyi tercih ettiler. Köyün en büyük sorunu da elektrikler kesildiği için dizileri tam olarak izleyememeleri oldu. Bu durum birileri açısından son derece basit bir hal olarak tanımlanabilir ama içinde yaşayan birisi olduğunuzda ne kadar çok şey kaybettiğimizi ve bir boşlukta yaşamaya başladığımızı algılamak çok kolay. Öteki yanıyla 1938’de gurbete giden babamın, çocuklarını mutlaka okutması gerektiğine olan inancı Cumhuriyet’in ilhamıdır. O inançla benim bütün sezgilerimin önünü açan o insan artık bir Cumhuriyet vatandaşı ve bir Anadolu bilgesidir. Bu bağlamda bakınca; benim birey olarak çağımızın dünyasını tanıyan, kültür ve sanatıyla yakından ilişkisi olan bir özne olarak eski adı Baksı olan köye geri dönüp babama teşekkür edeceğim Baksı’yı inşa etmem Cumhuriyet’in bozkıra armağanıdır diye düşünüyorum. Köy Enstitüleri, Halkevleri, Anadolu’ya sanatçıların gönderilmesi, kültüre yönelik araştırmalar, okuryazarlık oranının yükseltilmesi, kadına seçme seçilme hakkının verilmesi ve yeniye yönelik büyük heyecan büyük aydınlanma girişimlerinin hemen hepsi Cumhuriyet'in ilhamıyla başarılmış projelerdir. Bizim gibi Ortadoğu ve Doğu toplumları için bir Batı’ya geçiş köprüsü oluşturan ya da Batı ile buluşma köprüsü olan Anadolu’nun, halkın, halk ezgilerinin ve anlatılarının önemle ele alınıyor olması da bu aydınlanma hareketinin bir başka yüzünü oluşturur. Bugün içinde yaşadığımız büyük karmaşa, hareketlilik ve çatışmacı çözüm arayışları bulunduğumuz çok kritik toprak parçasındaki çeşitliliğin tehdit olarak algılanması yüzyıl içerisinde aldığımız büyük mesafenin yeterince hazmedilmemesindendir. Onun için artık yüzde yüze yakın bir okur yazar oranı ve kadın erkek eşitliğinin tümden kabul edilmiş olması biçimsel algılamanın ötesine taşınmalıdır ve Cumhuriyet’in ilk 100 yılının bizi getirdiği dünyadan artık yenilenerek bir ikinci yüzyıla geçmemiz gerekiyor. Orada da tüm ümit bireyindir. Çünkü Cumhuriyet bireyi yaratmak istemiştir. Bu görev gençlerindir çünkü Cumhuriyet kendi geleceğini gençlere emanet etmiştir. Kadınlarındır çünkü Cumhuriyet kadını perdenin arkasından aydınlığa çıkarmış, onun eşitliğini bir biçimde kabul etmiştir. O nedenle Cumhuriyet'in bu aydınlatıcı ışığı bugüne kadar bizi Doğu toplumlarının önyargılarından, dogmalarından kurtarmış, barışçıl bir toplum olarak kendimizi tarif etmemizi sağlamıştır. O zaman yaşasın birey, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın gelecek, sevgi ve adanmışlık. Bunlar yeni yüzyılın en büyük itici gücü olacaktır. Kişisel olarak yaptığım her şeyi bu ilhamla yaptım. Bu yüzden Baksı Müzesi benim için bir Cumhuriyet ilhamıdır ve bir Cumhuriyet yapısıdır…

    devamını gör
    Hüsamettin KOÇAN
  • Aziz Atam, İyi Ki Cumhuriyet'i ilan etmişsin. Sen Olmasaydın Biz Ve Bizler Olamazdık Diye Düşünenler Binler, Yüzbinler Ve Daha Fazlası. Her Geçen Gün, Öğretilerin Daha Da Anlamlı Ve Gerçekçi Olduğuna İnancımız Kuvvetlenerek Büyüyor. Sana Minnettarım ATAM.(SEVDANIN YAMACINDA KİTABININ SAHİBİ)

    devamını gör
    Ahmet ZAFERTEPE
  • Ellerim şakaklarıma değdiğinde, düşünüyorum... Düşüncelerden sıyrılamıyorum. Işığın gözbebeklerime dokunduğunda, HİTABE'ni defalarca içime sindirerek irdeliyorum. İlke ve düşüncelerini bir kalemde silmek isteseler de. Silinemez..... Değerinin tükenmediğini, sözlerinin, düşüncelerinin, bize öngördüğün ilericilik ruhunun günden güne daha da güçlendiğini bilemezler. Merak etme... Hiçbir kuvvet ilke ve düşüncelerini, benliğini kalbimizden silemez. Gurur duyuyoruz. Ayakta dimdik durmayı bağımsızlık ve hür düşünme kavramını sen öğrettin. Aydınlık yarınlar için güneş gibi doğdun. Tükenecekler; karın güneşe dayanamadığı gibi rüzgâra kapılacaklar, tozun fırtınaya dayanamadığı gibi gökkuşağı misali ülkemi çevreledin Bu yoldan döndüremezler Yaşıyoruz her gün devrimci ilkelerini ve seni senle.... Gurur duyuyoruz... Söz veriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti dünya var olduğu sürece yaşayacak. Rahat, huzur içinde uyu BÜYÜK LİDER

    devamını gör
    Gülnur SARI
  • Cumhuriyet gözbebeğimiz, onurumuz, gururumuz, şanımız, vatanımız, bayrağımız 100.yaşında. Hep var ol Cumhuriyet, sen çok yaşa. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

    devamını gör
    Mustafa Yağız ÖZÇELİK