
ULUS, CUMHURİYET'İNE
SESLENİYOR

100 YAŞINDAKİ CUMHURİYETİMİZE EN GÜR SESİMİZLE HAYKIRIYORUZ! Aklı, bilimi, çağdaş yaşamı, hukuku yok sayanlar kazanmayacak; “Dünya düşse peşimize /Yer sarsılsa yerinden” Atatürk’ten ve laik cumhuriyetten vazgeçmeyeceğiz! Atatürkçüyüz, Cumhuriyetçiyiz; Atatürk’ün “manevi mirası” akıl ve bilim yol göstericimizdir. Yıkılmayacak olan Atatürkçü düşüncedir; onun yaptığı devrimlerdir; laik Cumhuriyetimizdir. Avrupa’da eli kanlı diktatörlerle kendi halkını ve mazlum halkları sömüren krallıkların egemen olduğu bir dönemde Atatürk, “Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur” diyerek Cumhuriyet’i kuran bir devrimcidir. Halkından korkmayan bir halkçı; yanlış anlaşılan tek sözü, yanlış kullanılan tek kuruşu bulunamayan onurlu bir devlet adamıdır.
devamını görGülsüm ELVAN
Bu vatan kolay kazanılmadı! Düşman işgalinde olan Anadolu topraklarının yeniden kazanılması için var gücüyle savaşan, hayatını ülkesine ve milletine adamış, 29 Ekim 1923 tarihinde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözüyle Cumhuriyet'i ilan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize armağan ettiği bu cumhuriyeti “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözünden yola çıkarak tüm gücümüzle yaşatmaya devam edeceğiz. Ne mutlu bize ki Cumhuriyet’imizin 100. yılını Gazi Mustafa Kemal Atatürk sevgisini çok derin bir şekilde içimizde taşıyarak büyük bir gururla kutluyoruz. Daha nice 100 yıllara. Ruhun şad olsun Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
devamını görZeynep SEÇKİN
Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı: geleceğe ve kendimize güvenelim Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 yıl önce 29 Ekim’de Türkiye’nin yeni yönetim şekli olarak ilan ettiği Cumhuriyet, ikinci yüzyılının eşiğinde. Cumhuriyet’in ilan edildiği Türkiye, Osmanlı Hanedanı yönetiminde tam anlamıyla uçurumun eşiğinde bir ülkeydi. Bugünkü iktidar sahiplerinin her itirazı bağırarak susturmaya çalışan iddialarına karşı, II. Abdülhamid döneminde -bugünkü- Mısır, Kıbrıs, Tunus, Romanya, Sırbistan, Karadağ dahil 1 milyon 592 bin küsur kilometrekare, yani bugünkü Türkiye’nin iki katı kadar toprak kaybedilmişti. Osmanlı Hanedanının son sultanı Vahdettin ise koltuğunu korumak için işgalcilere boyun eğmiş, İslam Halifesi sıfatını istismar ederek işgali reddeden -Mustafa Kemal dahil- direnişçilere cihat ilan edip haklarında idam fermanı çıkarttırmış ve neticede İngiliz denizaltısıyla ülkeden kaçmıştı. O günlerin en acı kesitlerinden biri İzmir’in işgali üzerine yaşanmıştı. Tarih 15 Mayıs 1919 idi. Sultan Mehmet Vahdettin’in Başkâtibi, bugünkü söyleyişle Özel Kalem Müdürü Ali Fuad Bey müsaade istedi, makamına girdi. Elinde bir telgraf vardı; İzmir’den geliyordu. Telgrafta “bir devlet-i ecnebiyyenin” İzmir’e asker çıkardığı yazıyordu. Halife Vahdettin telgrafı okudu sonra Ali Fuad Bey’e dönüp hemen Babıâli’ye, Sadrazam’a gidip şunu sormasını istedi: “Menteşe Sancağını işgal eden devlet kimdir? İzmir’i işgal edecekleri haberi alınan Yunanlılar mıdır?” Ali Fuad Bey konunun aciliyetine binaen Yıldız Sarayı’ndan Babıâli’ye doğru otomobille yola koyuldu. Henüz İzmir’de Pasaport’ta karaya çıkan Yunan işgal ordusunun bayraktarının, İzmir Redd-i İlhak, yani işgali red cemiyeti kurucularından, gazeteci Hasan Tahsin kimliğini taşıyan eski Teşkilat- Mahsusa, yani gizli servis üyelerinden 31 yaşındaki Osman Nevres tarafından öldürüldüğü, kendisinin de orada süngülenerek şehit edildiği haberi payitahta ulaşmamıştı. Ali Fuad Bey Babıâli’de doğrudan Sadrazamın yanına çıktı. Sadrazam, Sultan Vahdettin’in damadı Ferit Paşa’ydı; halk arasında Damat Ferit olarak anılıyordu. Başkatip Ali Fuad Bey makama girdiğinde Damat Ferit’i Maarif Nâzırı, yani Eğitim Bakanı Ali Kemal Bey ile oturup sohbet ederken buldu. Ali Kemal Bey, yakında başlayacak Milli Mücadele’nin en ateşli muhaliflerinden olacaktı. Bütün bunları Abdülhamit’in özel kaleminde çalıştıktan sonra Sultan Mehmet Reşat’ın Özel Kalem Müdürü olmuş, aynı görevi Vahdettin zamanında da sürdürmüş Ali Fuad Türkgeldi’nin ilk baskısı 1949’da yapılan Görüp İşittiklerim başlıklı anılarından okuyoruz. Damat Ferit, Padişah’ın kendisine gönderdiği telgrafı okuyunca ilk tepkisini Fransızca vermiştir: “Situation une des plus critiques – En ciddi durumlardan biri”. Sonra kendi kendine hayıflanmıştır: “Hiç olmazsa Yunanlardan vuku bulmayıp Düveli Muazzama canibinden olsaydı”. Yani Saray’a göre İzmir’e Yunanlar değil de İngiliz ya da Fransız askerleri çıkmış olsaydı, bu daha kabul edilebilir bir durum olacaktı. Peki, Yunanlar çıkınca Osmanlı Hanedanının son sultanı olacağını henüz idrak edemeyen Vahdettin ve damadı Ferit Paşa buna isyan edip halkı direnişe mi çağırmıştır? Hayır. Onun yerine, İzmir’in işgalinin ertesi günü Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan yola çıkıp 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşıp işgale karşı direnişi başlatan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına “Katli Vacip” fetvası çıkartmışlardır, kendi kuklalarına dönüşmüş Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah Efendi’ye. Amasya Tamimi, Erzurum Kongresi, Kürt Teali Cemiyeti’yle İngiliz istihbaratının Saray’ın bilgisi dahilinde artık paşalık üniformasını çıkarmış Mustafa Kemal Bey’e suikast girişimi aşılmış, Sivas Kongresi toplanmış, Heyet-i Milliye Kayseri üzerinden Ankara’ya ulaşmıştır, 1919 Aralık sonunda. Bu arada İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’da bir Anadolu Grubu oluşmaya ve Vahdettin’e muhalefete başlamıştır. Vahdettin ve damadı Ferit, 16 Mart 1920’de İngilizlerin komutasındaki orduların Boğaz’a dizilmiş zırhlılar eşliğinde İstanbul’u işgaline de pek ses çıkarmaz, payitahtın korunması esas, gerisi teferruattır. Son kararını Anadolu Grubu’nun etkisiyle Misak-ı Milli Sözleşmesi’ni kabul ederek alan Meclis 20 Mart 1920’de dağıtılır. Anadolu Grubu Ankara’ya geçer. Aralarında zaten Ankara ile irtibatları bulunan Müdafaa Nâzırı Fevzi Paşa ve daha sonra Genelkurmay Başkanlığı makamına dönüşecek olan yardımcısı İsmet Paşa da vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de Ankara’da bu koşullarda kurulur. İki cephede İstiklal Savaşı yürütecek meclistir bu. Mustafa Kemal’in aldığı ilk unvan Meclis Başkanlığıdır. Olağanüstü koşullar gereği Başkumandanlık ve bugünkü deyişle bakanlar kurulu sayılan İcra Vekilleri Heyeti Reisliği de ondadır; yeniden Paşa unvanını kullanır. İstiklal Savaşı bu koşullarda başlar. İlk cephe işgalci güçlere karşı yürütülen dış mücadeledir. İkinci cephe ise bir iç savaş cephesidir; işgalcilerle işbirliği içindeki Osmanlı Hanedanı ve onunla saf tutanlara karşı açılmıştır. Saraycı isyanlar da başlar. Elbette birilerimizin dedeleri, nineleri istiklal, bağımsızlık safında olurken birilerimizin dedeleri, nineleri de ona karşı mücadele eden İngiliz istihbaratı ve Yunan ordusu destekli payitaht saflarındaydılar. Meclis orduları hem dış hem iç düşmana karşı verilen savaşı kazanır. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilir. 1924’te saltanat ve hilafet kaldırılır. Bugün Cumhuriyet ikinci yüzyılın eşiğindeyken Türkiye sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasi, ideolojik ve kültürel bir krizin içindedir ama güçlü bir ülkedir. Kıt enerji kaynaklarına rağmen üretken bir sanayi ülkesidir. En ileri, modern ve dünyaya açık Müslüman nüfuslu ülkedir; çünkü Atatürk’ün ufkuyla din ve devlet işlerini ayırmıştır. Buna laiklik denir. Çünkü kadın ve erkeği eşit sayan ilk Müslüman nüfuslu ülkedir. Son yıllarda geriye doğru adımların atılıyor olması üzüntü, gerilim ve kutuplaşma kaynağıdır. Ama ülkenin sorunları, yönetim politikaları ve kültüründen kaynaklanmaktadır. Cumhuriyetin bilançosu pozitiftir. Bugün TBMM’de iktidar ya da muhalefet saflarında olsun Cumhuriyet ve demokrasinin kazanımlarını sindiremeyen, onlarla kavgalı kişi ve grupların varlığı bunu değiştirmez. Bu Atatürk ve kurucu kadronun vizyonu, onların ufkudur. Bütün topluma vizyon diye sunulan siyaset karikatürleriyle ilgisi yoktur. Toplumların hayatında iniş çıkışlar olur. Demokrasiyle Cumhuriyet’in yönetimine geldikten sonra hem Cumhuriyet hem demokrasiyi aşındırmaya çalışanların varlığı buna dahildir. Morali bozmamak, enseyi karartmamak gerekir. Cumhuriyet’in demokrasiyle, çoğunlukçu değil, çoğulcu demokrasi ve hukuk devletiyle taçlandırılması gereği boş bir laf değildir. Ülkenin geleceğine güvenelim, kendi gücümüze güvenelim. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı ona değer veren herkese kutlu olsun.
devamını görMurat YETKİN
1881’de Selanik’te doğan bir çocuğun hayalleri ve sonsuz enerjisi, bu millete 100.yılına ulaşan CUMHURİYET’imizi verdi. Bu büyük zaferi kutlarken; ışığıyla yolumuzu aydınlatan Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bizlere bıraktığı mirası korumalı ve gelecek nesillere aktarımını sağlamalıyız. Yüzyıllar boyu aydınlık yarınlara...
devamını görÇisem ZEYBEY
Senin hayalin hepimizin gerçeği ve ilelebet payidar kalacak. Cumhuriyetimizin 100. Yılı'nda sana olan hislerimi şöyle açıklamak isterim: Yaşamına konuğun olduğum Atam Sönmeyecek ışığın altındayım Umut ışığın hep benimle olsun Yegâne ömrümün her dakikası Sonsuz maviliğinde hayat bulsun
devamını görCeyda KARACA
Ben demokrasi âşığı avukat bir baba ve 1921 doğumlu, hayata 99 yıl boyunca tutkuyla sarılan, yüzlerce öğrenciye ışık tutmuş Cumhuriyet kadını bir edebiyat öğretmeninin kızıyım. Çok şanslıydım ki Cumhuriyet’i hissederek, sindire sindire öğrendim, yaşadım. Küçüklere sevgi, büyüklere saygıyla başlayan öğreti, eğitim vurgusuyla devam etti. Dört kız kardeş olarak hep daha fazla çalışmamız, örnek olmamız, kendi ayaklarımız üzerinde durup ülkemize faydalı olmamız öğretildi. İş hayatında da bir kadın olarak ailemden aldığım Cumhuriyet değerleriyle var oldum ve bu sayede erkeklerle çevrili bir dünyada kendimi daha güvende hissettim, diyebilirim. Yayıncılık sektöründe kadınları duyulur, görünür kılma konusunda bana en büyük ilhamı yine Cumhuriyet verdi. Evimizde her zaman milli bayramlar büyük coşkuyla, aktif katılımla kutlandı. Ata’nın kazandıkları, devrimleri hep anlatıldı, hissettirildi. Demokrasiye sahip çıkmanın bir yolu olarak hep seçimlere katılındı, sandıkların sahibi olundu. İtiraf etmeliyim ki bu Cumhuriyet kuşağı bizlerden daha sıkı sahiplendi Cumhuriyetimizi. Bizler çok şanslıyız, 100. Yıla şahitlik ettik ve biraz da hazıra konduk. İkinci yüzyılımıza geçtiğimiz bu dönemde artık hızlanmamız, koşmamız, coşmamız lazım. Artık neden olmaz’ı değil de nasıl olur’u konuşmalıyız. Yüzümüzü geçmişe değil, geleceğe dönmeliyiz. Kadın sorunsalını erkeklerin de meselesi haline getirdiğimizde, cinsiyet eşitliği yolunda büyük adımlar atmış olacağız. Erkek çocuklarımızı bu bilinç ve duyarlılıkla yetiştirmeliyiz. Kadınlarımızı parlamento dahil, her yerde, her konuda ön sıralarda, aktif olarak görmeliyiz. Ülkemizi daha parlak, adaletli bir geleceğe taşımalıyız. Hızlanmalıyız, gençlere daha iyi örnek olmalıyız. Sanatta, bilimde, teknolojide öne çıkmalı, beyin göçünü tersine çevirebilmeliyiz. Hep beraber medeni yaşam standardını yakalamalıyız. Farklılıklarımız fırsatımız olmalı, bu güzel Anadolu’da hepimize, her renge yer var. Daha çok çalışarak ve paylaşarak büyümeliyiz. Norm Ender’in dediği gibi, Parlasın 100 Yaşındaki Cumhuriyetimiz!
devamını görGülgün ADIGÜN ÇARKOĞLU
Cumhuriyet’im, 45’li yaşlarda bir evladınım ben, İstiklal Marşı’nı hep yüksek sesle söylemiş, İzmir’deki ilk kurşunu, Çanakkale’deki şehitlerini, eksik çarıklarıyla toprağını savunan gencecik vatanseverleri düşünüp duygulanan. Emekle, canıyla özgürlüğünü kazanmış bir milletin evladıyım. Ata’mızla övünen ve bu can pazarında onunla birlikte yol alan halkını saygı ve minnetle anan. Oğlum 9 yaşına geliyor, adı Ata. Gurur duyuyorum adıyla, seni payidar kılmak için benim gibi sorumlulukları olduğunu biliyorum. Vatansever, saygılı, farklılıklara değer veren, değerlerine sahip çıkan bir birey, bir insan olması için uğraşıyorum. Başını eğme, haksızlığın ve zorbalığın karşısında ataların gibi dürüst ve cesur ol diyorum. Senin sayende oluştu fikirlerim, sayende hayatı özgür bir insan olarak tanıdım. Doğumdan sonraki ilk ağlayışımda senin özgürlüğünün gücü vardı, bugün kendimi ifade ederken de gücüm yine senden kaynaklı. Özgür olmak, değerlerine sahip çıkabilmek seninle mümkün. İyi ki varsın.
devamını görAli İlker YÜKSEL
Benim için CUMHURİYET, sadece özgürlüğü ve hür yaşamayı ifade etmiyor. Benim için CUMHURİYET tüm canlı varlıkları olduğu gibi kabul etmek. Araştırmak, sorgulamak, haklarını savunmak, ezilmemek, ayrıştırmamak, seçmek, SEÇİLMEK, ilkelere sahip çıkmak, şu zor zamanlarda bile umudu kaybetmemek... Tam umudun yok olduğunda milletin kenetlenmesi ne muhteşem bir duygudur. GELECEĞE YÖN VEREN LİDER, CANIM ATAM şu zamanda yaşadıklarımızı hak etmiyoruz ama her ne olursa olsun SENİN BİZE IŞIK TUTTUĞUN YOLDA DAİMA YÜRÜYORUZ. SEN HİÇ MERAK ETME ÖYLE BİR MİLLETİZ Kİ 7'DEN 77'YE ATASINA, CUMHURİYETİNE SAHİP ÇIKAN MİLYONLAR VAR.100. Yıla sahip çıkmak ve gelecek nesillerin 200. Yılını kutlaması için elimizden ne geliyorsa onu yapacağız. YÜCE TÜRK MİLLETİ 100. YILIMIZ KUTLU OLSUN...
devamını görZeynep CARCAR
Sevgili Cumhuriyet, 100 yaşındasın. Yüz yaşındayız. Bir kadın olarak sürdürdüğüm hayatı, özgürlüğümü sana borçluyum. Sana yeterince sahip çıkabildik mi? Hiç sanmıyorum. İnsan uğruna savaştığı, mücadelesini verdiği şeylerin kıymetini daha iyi bilir derler. Biz sana miras gibi davrandık, emanet gibi değil. Oysa sen büyütülecek, geliştirilip daha da ileriye taşınacak bir emanetsin. Ne mutlu ki ben bunun bilincinde olan aydın bir ailede doğdum ve öyle bir çevrede yetiştim. Başını karanlığa gömüp gerici çığlıklar atan, bu uğurda her türlü zalimliği esirgemeyen insanlarla yolum kesişmedi. Ancak senin varlığından rahatsız olanlara karşı seni koruyup kollamak bizim en büyük gayemizdir. Ben çocuklarımın ve onlardan sonra gelecek nesillerin de bu emanete sahip çıkacağına yürekten inanıyorum. “Efendiler yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz” diyen o sesi yaşadığımız her gün coşkuyla hatırlayarak ve her gün seni ilk günün heyecan ve hevesiyle yaşayarak.
devamını görNeslihan ÖNDEROĞLU
