ULUS, CUMHURİYET'İNE

SESLENİYOR   

  • Cumhuriyetin 100. yaşında, Türkiye Cumhuriyeti'nin 28 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı Referandumunda ikinci Kurtuluş Savaşı mücadelesini halkın kazanmasını yürekten diliyor ve istiyorum. Beni mutlu edecek sonuç olacak. Tarihi bir gündür 28 Mayıs. Zafer ve başarı aynı 29 Ekim 1923'de cumhuriyetin ilanıyla başladı. 29 Mayıs 2023 tarihi de cumhuriyetin demokrasiye açılan yolu olsun. Olsun.

    devamını gör
    Rezan BULUT
  • Sevgili Virginia Woolf, Size bu mektubu, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı’nda; 1929 yılında yayımlanan, “Bir kadın kurmaca yazacaksa parası ve kendine ait bir odası olmalıdır” deyişinizin geçtiği Kendine Ait Bir Oda isimli deneme kitabınızı okumuş ve hatta geçtiğimiz kış İstanbul Anadolu yakasında küçük bir kültür merkezinde, kitabınızdan uyarlanarak sahnelenmiş aynı adlı –iki kişilik– tiyatro oyununu, bir avuç kadın hakları savunucusu ve feminist seyirciyle izlemiş bir Türk kadın kurmaca yazarı olarak yazıyorum. İzninizle size “sen” diye hitap etmek istiyorum. Sevgili Virginia, İngiltere gibi, çağımızın demokrasi beşiği olarak algılanan; bilimde, sanatta, edebiyatta, teknolojide ve en önemlisi insan hakları gibi son derece önemli alanlarda, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere örnek olan gelişmiş bir ülkede; kadınların 1800’lerin sonlarına kadar Oxford ve Cambridge gibi köklü üniversitelere alınmadığı, seçme ve seçilme haklarının olmadığı, 1900’lerin başlarında kadın yazarların, bin bir zorluklarla karşılaşarak, takma erkek isimleriyle yazdığı kitapları okurla buluşturma mücadelelerinin hüküm sürdüğü o karamsar dönemleri yaşadığını biliyorum. Seni çok iyi anlıyor, duygularını paylaşıyor ve verdiğin mücadelenin yanında olduğumu belirtmek istiyorum. Hatta, yazma isteğinin sende ilk filizlenmeye başladığı dönemde, sırf meraktan Londra’daki British Library Kütüphanesi’ne gittiğini, o dönemde yazan kadın yazarların kimler olduğunu merak ettiğini, kütüphanenin tozlu raflarında neredeyse hiçbir kadın yazar bulamayınca, bu sefer de kadınlar hakkında yazılmış kitapların izini sürdüğünü ve ne yazık ki kadınlar hakkında yazılmış tüm kitapların erkekler tarafından yazılmış olduğunun farkına vardığını da biliyorum. Hatta, bu kitapların hemen hepsinde de kadının ikinci sınıf bir varlık, haz kaynağı bir meta, namus bekçisi bir köle, beceriksiz, sınırlı zekâya sahip, insanla hayvan arasında bir mahlukat olarak tarif edildiğini görüp hayal kırıklığına uğramıştın… Virginia, biraz da Anadolu topraklarında tekrar geçmişe dönelim… Türkiye’de Cumhuriyet döneminden önce kadınlara baktığımızda ne görüyoruz? O dönemde Anadolu’da sosyo-kültürel alanda ön planda yer alan belki birkaç kadın sayabilirim. Onların da çoğu gizli saklı faaliyet gösteriyordu. 1920’lere kadar kaç kadın yazarımız, şairimiz vardı? 1-2? Kısacası yok denecek kadar az… Kadınlar yazar mı olacaktı o dönemde? Neredee? Tefe koyarlardı. Tarihte, maalesef kadın her zaman toplumdan uzak tutulmak istendi. Kadın küçük görüldü ve beceriksiz olarak lanse edildi. İngiltere’de de böyleydi. Anadolu’da da durum benzerdi. Toplumların yarısını oluşturan “Kadın” tüm çağlarda aşağılandı ve asla öne çıkartılmaması gereken bir cins haline getirildi. Sevgili Virginia, kitabında verdiğin örneklerde, erkeklerin kadınlara uyguladığı baskının ve her zaman süre gelen “eşitlik” tartışmasının yanıtını tarihten alıntılar yaparak açıklıyorsun. Kadın ve edebiyat arasındaki bağlantıyı, kadınların erkeklerden neden daha az yazdığını, yaratıcılıklarının neden erkekler kadar olamadığını, tarihsel süreç içerisinde kadının toplumdaki silik ve geri plandaki konumunu, kadınların dünyasına dair ilginç tespitlerin ve farklı bakış açınla anlatıyorsun. Bu tarihe ışık tutan ve kadınların yolunu bir meşale gibi aydınlatan eserin için seni tebrik ederim. Bugüne kadar okuduğum diğer kitaplar, izlediğim filmler ve haberlerden edindiğim izlenim; doğuran ve çoğaltan bir varlık olan kadının, karşı cinsteki zihinsel verimliliğe de sahip olabilmesi gerçeğinin, kadın ve erkeğin zihinsel eşitlik ilkesinin bilinçli olarak yadsınması, yok sayılması... Ne yazık ki dünya üzerinde, kadının evde kapalı kapılar altında tutulduğu, bilim, sanat ve iş dünyasında önemsiz bir varlık olarak kabul edildiği, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz bırakıldığı tarihsel karanlık dönemler oldu. Hiç anlamıyorum Virginia! Hangi hastalıklı zihniyet, kadının tiyatro oyununda oynayamayacağını, kitap yazamayacağını, şarkı besteleyemeyeceğini söyler? Hangi zalim düşünce, kadını işe yaramaz olarak tanımlayıp, ayak işlerine layık görür, hangi mantık beceriksiz ilan eder? Sevgili Virginia, belki de her şeye rağmen bugünleri görseydin, bir 100 yıl sonra bazı şeylerin değiştiğini ve geliştiğini görecektin. Bu gelişmişliğin yanında yetkin bir yazar olarak, illâ ki gelişkin düzenlerin aksayan taraflarını da görecektin… Bundan 100 yıl geriye gittiğimizde, bugünlerin hayâl bile edilemeyeceğini kesinkes düşünebiliriz. Dünden, bugüne neler oldu, neler yaşandı sevgili Virginia? Kadınlar savaşlarda, kıtlıklarda her zorluğa göğüs gerdi. Kendini unuttu. Anasına, babasına, kocasına, çocuğuna kendini vakfetti. Peki ya toplumda bir birey olarak kendisinin, yaratıcılığının, toplumdaki sosyokültürel, sanatsal, zihinsel, bilimsel varlığının rolü ne olacaktı? Ahh Virginia, geçmişi zaman makinesinde geri giderek değiştiremeyiz. Geleceği de ümit ederek şekillendiremeyiz. Hayatımızın anlamı tam olarak şu anda... Bugünler şekillenmedikçe, yarının hiçbir önemi yok maalesef... Geçmişi ders alınacak bir yapı olarak düşünüp, yarın için bugünden harekete geçmeliyiz. Kadın erkek ayırımcılığı bir yana; ırk, ten rengi, din, mezhep ayırımı da yapmamalıyız. Tek bir insan nesli olarak yaratıldığımızı kabul edip, birbirimizi ötekileştirmemeliyiz. Hepimiz bu dünyanın insanlarıyız. Bunu unutmamalıyız. Sevgili Virginia, ülkemizde kadınların temel hak ve özgürlüklerini kazanması, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet döneminde ve sonrasında oldu. Ülkemiz kadınlarının 1900’lerdeki okuma oranı yüzde 0,06 gibi komik bir rakamdı. Cumhuriyet sonrasında Latin alfabesinin yazı diline getirilmesi, kılık kıyafet devrimi, laiklik ve 1928’de, İngiltere dahil pek çok gelişmiş ülkeden daha önce, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının veren medeni kanun gibi ilke ve devrimlerle ülkemizde neler mi oldu? Kadın yazarlarımız, şairlerimiz, öğretmenlerimiz, profesörlerimiz, sinema, tiyatro sanatçılarımız, uçak pilotlarımız, doktorlarımız, şarkıcılarımız, bale yapabilen, opera söyleyen, dans edebilen kadınlarımız oldu. Kadınların erkeklerle eşit haklara ve statüye sahip olup, hayatın içinde etkin rol alması; memleketimizin yüzyıllardır kendisine hâkim köhne zihniyetten sıyrılarak, demokratik bir cumhuriyet haline evrilmesini sağladı. Sevgili Virginia, o yıllarda Amerika ve Avrupa kıtası bile, Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilen bu özgürlük devrimine şaşmış kalmıştır. İnanmazsan, Times’ın o dönemki yayınlarına bakabilirsin. Kitabında kadınlara şöyle seslenmiştin Virginia, “Para kazanın, kendinize ait boş bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!” Biliyor musun Virginia, biz Cumhuriyet kadınlarının kurmaca yazarı olması için senin demiş olduğun üzere; ne “paraya”, ne erkekler “ne der?” diye düşünmemize, ne de içinde yalnız kalabileceğimiz “kendimize ait bir odaya” ihtiyacımız yok! Çünkü bizim, “Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” “Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.” “Yoksul kadın, hiçbir şeyi olmayan kadın anlamında alınmıştır. Halbuki kadın denilen varlık, bizatihi yüksek bir varlıktır. Kadına yoksul demek, onun bağrından kopup gelen bütün insanlığın yoksulluğu demektir.” “Tarih, Türk inkılâbını anlatırken, bunun bir kurtuluş olduğunu en başta söyleyecektir. Bu kurtuluşun çeşitli aşamaları içinde de, özellikle kadınların kurtulmasını anacaktır.” “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” Sözleriyle bizlere seslenen bir Atamız, Mustafa Kemâl Atatürk’ümüz ve O’nun önderliğinde kurulmuş, kadını el üstünde tutan, güvencemiz, asırlık çınarımız, anlı şanlı 100 Yıllık Cumhuriyetimiz var! Umut dolu aydınlık yarınlara… Sevgilerimle,

    devamını gör
    Aslıhan GÜVEN
  • İkinci Yüzyıla Mektuplar, Çocukluğum Bursa’da geçti. Sokaklarından geçen otomobilleri sayıp iddiaya girebildiğimiz, onlar geçmediği zaman da bütün caddede ip atlayıp, yakar top oynanabilen bir şehirdi Bursa. Şimdi galiba hiçbir sokağında trafik durmuyor ya da ip atlanamıyor. 1980 darbesi sonrası büyüyorduk. Bir şeylerin biraz iyileştiği hissi vardı ama bir de garip bir huzursuzluk. Sanki hayatımızda bollaşan, parlaklaşan her şeyin bir yerlerde acıyla ödenen bedelleri, yıkılan savrulan hayatlar... Fısıldaşan komşular, kaygılı anneler babalar. Büyüdük yine de ama. 30 yıllık gazetecilik, televizyon sunuculuğu ve muhabirlik kariyerim, sonra yaptığım işler, okuduğum okullar bana gösterdi ki, bu topraklar kendi evlatlarını çabuk harcıyor. Toprağın da günahı yok. Bizler harcıyoruz birbirimizi. Ülkenin en parlak kuşakları en az dört kere, orakla biçilir gibi biçilmişler, bir sağa savrulmuşlar, bir sola savrulmuşlar. Eğitimli, zeki, yaratıcı insanları siyasi kavgalar içinde darmadağın olmuş, yurtlarından ayrılmak, ekmeklerini başka şekilde kazanmak zorunda kalmışlar. Ben de işimi kaybedenlerdenim ama en azından hâlâ toprağımda olduğum için mutluyum. Bu Cumhuriyet’in bana verdiği cesaret ve aldığım eğitimle ekmeğimi kazanabileceğimi biliyorum. İşte tam da bu nedenle Atatürk’ü sevmek ve anlamak için 40’larınızı beklemeyin. Onun çocuk haliyle, bir başına, bir anne ve kız kardeşle, arkada bıraktığı birkaç ölmüş kardeş ve bir baba hatırası ile nasıl bir düş kurduğunu hissedin. O kurduysa bu düşü, bizi durduran nedir? Şam’dan Libya’ya, Çanakkale’den Sakarya’ya uzanan ve hep savaş gördüğü o hayatın içinde bile bir güzellik, zarafet, kültür, sanat, incelik aradıysa, o derin bozkırda büyük ve sağlıklı bir Cumhuriyet hayali kurduysa, bizi durduran nedir? Bugün için verdiğiniz kavgada bir durun ve sorun: Mustafa Kemal’in kurduğu düşü durduran nedir? Korkularımızla yüzleşelim ve ikinci yüzyılı çok daha cesur ve huzurlu kuralım. Bir şeyi de unutmayalım: Harika tüccar bir millet değiliz, olağanüstü sanatkâr ya da bilim insanı sayılmayız. Ama iki şeyi çok iyi yaparız. • Toprağımızı ekmek • Toprağımızı savunmak Bu iki iş üzerine dünyalar inşa edilir. Ekmek, şifalandırmak, doğayla canlanmak ve onu zarardan, kıyımdan, sadece savaş ve istila değil, yangından yıkımdan inşaattan korumak da savunmaktır. Huzurumuzu bulduğumuz o yaylalarda, denize baktığımız o kıyılarda; sessiz ama dopdolu o bozkırlarda, vadiler içinden akan o nehirlerdeyiz hepimiz. Düşümüz orada ve hâlâ çok canlı. Biz yorulduk ama Anadolu hâlâ çok genç ve çok canlı. Devletler için 100 yıl nedir ki? Tabiat için nedir ki? Biz ve genç Türkiye Cumhuriyeti daha yeni başlıyoruz. Şimdi daha çok çalışmaya devam edelim, o zaman.

    devamını gör
    Ahu ÖZYURT
  • Cumhuriyet ‘i 100. Yılında anmak değil,her zaman her yerde duygu ve özgür düşüncelerimizle ifade etmek gerekir. Bizlere emanet edilmiş kültürümüzü, fikrimizi, özümüzü önemseten Cumhuriyetimize saygı göstererek minnettarımız ATATÜRK ‘ü unutturmamalıyız. İnsanlık, medeniyet, saygı, Cumhuriyeti önemseyenlerde vardır. Cumhuriyet özgürlüklerini yaşamak, ATATÜRK’e sahip olmak onurdur. Torunlarım 5-8-9 yaşlarında Atamızın bizim için mücadele eden ruhunu anlatmaktayım, Cumhuriyetimizin 100. Yılını onlarla kutlamak nasip olduğu için gurur duyuyorum. Cumhuriyetimize sahip çıkmayan evlat, torun benim olamaz. Şimdi tam zamanı Saygıyla minnetle anıyoruz CUMHURİYETİN Kurucusu M.KEMAL ATATÜRK ‘e sahip çıkmayan,kendini kaybeden dir. Ver elini, dinle kalbini, gözlerini aç Çünkü bizler CUMHURİYET’in 100.yılında yeniliklerle tekrar var oluyoruz. Gençler, çocuklar, anneler, babalar Aneaneler, babaaneler dedeler sizlere çok iş düşüyor. Ben buradayım. Siz neredesiniz?

    devamını gör
    Fatma Aliye SÖZCÜ
  • Türk bayrağına saygı gösteren ve milli kimliğimize bağlılığımızı yansıtan Cumhuriyet Bayramı'nın 100'üncü yılını, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin asil evlatları olarak hep birlikte gururla ve coşkuyla kutluyoruz.. Alp Er Tunga'dan Bilge Kağan'a, Tuğrul Bey'den Alparslan'a, Melikşah'tan Fatih Sultan Mehmet'e ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e kadar nice kahramanlar.. Onlardan aldığımız mirası Cumhuriyet'le taçlandırılmış bir milletin mensubu olmakla gurur duyuyorum.. Yok olacağı düşünülürken defalarca küllerinden doğan bir milletin bir kez daha şahlanışıdır CUMHURiYET... Damarlarımızdaki asil kandan aldığımız güçle Atatürk'ün armağanı olan Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatmak biricik gayemiz ve görevimizdir.. Toprağı “Vatan” yapan şehitlerimize rahmetle.. Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk'üm diyene!

    devamını gör
    Ayşegül ÇOBAN
  • Başöğretmenime, Büyük Atatürk,bizler laik Cumhuriyet'in öğretmenleri olarak size söz veriyoruz ki yeni nesiller bizlerin eseri olarak sizlere layık olmaya çalışacağız.Sorumluluğumuzun farkında görevlerimizin başındayız.Sizin bizlere bıraktığınız emanete Cumhuriyet'e sahip çıkacağız.Gözünüz arkada kalmasın.Sizi ve silah arkadaşlarınızı,bu uğurda canlarını feda etmiş herkesi saygıyla anıyor ,sizin sözlerinizle noktalıyorum mektubumu. "Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır. "

    devamını gör
    Sevil ÇAKMAK
  • Çok mutluyum, çok gururluyum, Cumhuriyetimizin 100. yılını kutluyorum. Bize bu vatanı, cumhuriyetimizi armağan eden Canım ATAM.❤️

    devamını gör
    Aynur ÖZERDEM
  • Sevgili Atam, Cumhuriyetimizin 100. yılına erişmenin gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz ve bu mutluluğu, gururu seninle paylaşmak istedim. Senin önderliğinde, milletimiz zorlukları aşmayı, birlik ve beraberlik içinde hareket etmeyi öğrendi. Senin vizyonun ve liderliğin sayesinde, Cumhuriyet'in temelleri atıldı ve bugün hâlâ bu temeller üzerinde yükseliyoruz. Özellikle biz kadınlara verdiğin değer ve önemli haklar sayesinde bugün başımız dimdik, kendi ayaklarımız üzerinde durabiliyoruz. Eğitimler alıp kendi mesleklerimizi yapabiliyor, vatanımıza milletimize faydalı olmaya çalışıyoruz. Bıraktığın mirası korumak ve geliştirmek için çabalıyoruz. Senin vizyonun ve liderliğin, bugün hâlâ bizi ileriye taşıyan bir ışık. Açtığın bu yolda yürümekten gurur duyuyorum ve sonsuza dek senin izinde gösterdiğin hedefe hiç durmadan yürüyeceğime bir kez daha ant içerim. Ben Atamın kızıyım ve senin kızlarından biri olmaktan gurur duyuyorum. Seni sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. Saygılarımla,

    devamını gör
    Sibel KAYA
  • Ben bir öğretmenim. Çocuklarım, evlatlarım var benim. Her 29 Ekim geldiğinde onlardan daha coşkulu, heyecanlı oluyorum. Her 10 Kasım sabahı saat 9'u 5 geçerken Atamızın kaybını, yokluğunu daha çok kalbimde hissediyorum. Çocukken de böyleydi. Her geçen gün artıyor bu sevgi. Düşünüyorum... Şükrediyorum... Ve biliyorum. Atam bir yüzyıl önce, bu ülkeyi kurarken gençlere emanet etmişti. Tüm ümidim gençliktedir demişti. O taptaze, aydınlık beyinlerimiz var olduğu sürece bu vatan toprağında daha nice yüzyıllar göreceğiz.

    devamını gör
    Nida MİLLİK