
ULUS, CUMHURİYET'İNE
SESLENİYOR

Varlığı değil belki de yokluğu fark edilecek olan Cumhuriyet Cumhuriyet bize ne yapar? Cumhuriyet bizi ne hale getirir? Tüm kurumsal ve devlet örgütlenmesi bir tarafa, kuruluş aşamasında konjonktürel ve zamansal olarak o derece toplumsal bir mevhum olmasının sürdürülebilirliği ve bu topraklara dair bir cumhuriyet fikrinin yerleşmesi önemli. Yıllar içerisinde artarak beni şaşırtan birçok şeyden biri de yoktan var etme kabiliyeti veya retoriği değil, bağlamsal idrak ve bunun bir medeniyet kurgusunda değerlendirme kabiliyeti. Siyasal bir tercihi, rejimi nadir, zorlu bir mücadeleyle radikal bir süreçte ortaya koyan bir ülke burası. Her ne kadar mihenk taşları ülkenin dönem itibariyle içinde bulunduğu monarşi içerisinde 19. yüzyılda muhtelif çabalar, revizyonlarla ortaya konmaya başlamış olsa da Cumhuriyet’in bu kadar güzel gelişmesi, palazlanmasının Anadolu topraklarıyla da ilişkili olduğunu düşünürüm. Elbette aksaklıkları, hayal kırıklıkları, zaman içerisinde tıkandığı merhaleleri var, olacak da. Anadolu ve kadim uygarlıkları, gelenekleri, geçmişi, kültürü. Öyle bir habitat ki binlerce yılın uygarlıklarının, tabiat ve etkenlerinin üzerine üst üste binen bir parametreler cümbüşü. Anadolu tüm bunlarla baş etme ve pekiştirme kabiliyetine sahip bir maya içeriyor. Mustafa Kemal’in de bu bağlamı çok iyi okuduğunu, kuruluş aşamasında İstanbul’la, yani payitahtla arasında sadece mesafeye bağlı bir nefes bırakma gerekçesiyle hareket etmediğini düşünürüm. Cumhuriyet’in 50’sine kıyıdan 5 yaşında, 100’üne ortasından 55 yaşında tanık oldum. Şimdiye kadarki kısmının tümünü ve evvelini mukayese edebilecek tanıklığım yok. Politik, medeni, çağdaş, bilimsel cumhuriyet esaslarının bir yaşam mukayesesine ihtiyaç duymadan ne demek olduğunun, öneminin farkındayım. Tüm bu hepimizin bildiği, tecrübe ettiği olsa olsa kiminin bilmek, anlamak istemediği kıymetleri görüyorum ve kabul ediyorum. Ben İstanbul dışında büyüdüm. Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde, bölgelerinde. Cumhuriyet mefhumunun Anadolu’da daha yerleşik, kendini gösterir olduğunu bir karşılaştırmayla İstanbul’a gelince fark ettim. Bu farkındalık birçok noktada ifade edilebilir ama kendi şahsi algım dahilinde bana en mühim gelenler mekânsal ve buna bağlı yerleşiklikler, seremoniler, alışkanlıklar, beşeri ilişkiler. Bunda ailemin asker, bürokrat, memur, Halkevi tecrübelerinin, hikâyelerinin, dolayısıyla çocukluğun ve ilkgençliğin gündelik hayat algısının, davranışlarının da etkisi olmalı. Son 30 yıldır gittikçe, geçtikçe, ziyaret ettikçe fark ettiğim ise Anadolu şehir ve yerleşimlerinde cumhuriyet bildik fiziksel karşılığının ve buna bağlı ilişkilerin yitmiş ya da görünmez olduğu. Mesleğim ve ilgi alanlarım nedeniyle de Cumhuriyet tarihinin gözle görülür kısmında oluşan eksilmeler zaman zaman beni bir melankoliye sürüklemiyor değil. Belki de Cumhuriyet kendinden fedakârlıklarla, yerine koymalarla düşe kalka büyüme eğilimindedir. Üniversite öğrencilik ve hemen sonraki yıllar içerisinde Cumhuriyet’in kurucu kadrosunun bir dikta rejimi oluşturduğuna, tepeden inmeci bir üst karar olduğuna dair siyasi tartışmaların içerisinde kendimi bulduğumda çocukluk romantizmine yaslanan bir tereddüt taşır, kendime dahi izah edecek bir argüman geliştiremezdim. Henüz tarif edemediğim, gerekçelendiremediğim bir idrak içerisindeydim. Muhtemelen bu, konvansiyonel muhalif kimlik ve/veya saklı bir eleştirel sahiplenme denilen şey olabilir. Tüm bu gerilimler, eleştirel duruşlar, mesnetsiz, ikircikli muhalif bakışlar, şükranlar, idrakler, gönenmeler, sevdalar bende vücut bulan Cumhuriyet tezahürleri. Anadolu’ya ve birbirlerine pek yakışan Cumhuriyet’in bu topraklarda yeşerdiği gibi sağlam, köklü ama zarif ve narin. Bilmece kabilinden: Varlığı değil belki de yokluğu fark edilecek olan.
devamını görCem SORGUÇ
Yarası ağırdı. Olsun. Yazdı. Anacığım, “Söz uçar yazı kalır,” derler ya ondan sebep yazıyorum sana. Yazması oyalı anam, vatan toprağına yemin olsun ya Memed ya Hüseyin ya Ali olarak döneceğim kucağına. Oğlun Savaş yerinde toprak sert, gök çoğunlukla parçalı bulutlu olurdu. Herkes anasının rahmine sığar gibi olduğu kuytuya sığmaya çalışırdı. Yeryüzünden gökyüzüne dumanlar yükselirdi. Olsun yükselsindi. Nasılsa her sabah gün yeniden doğardı. Yine gün doğdu. O başını kaldırdı. Silahların, tankların, tüfeklerin, bombaların sesi yakınlaştı. Yüreklerimiz korku pompaladı. Korku katılaştıkça yüreklerimiz sıkıştı. Sıkı can iyiydi çabuk çıkmıyordu ama akacak kanda damarda durmuyordu. Durmadı. Dudaklarından Atam gibi “Aleykümselam” döküldü. Başı omuzuma düştü. Vatan sağ olsundu. Sağdı. Sağ kalacaktı. Cumhuriyet, onu yaşatmak için öle yatanların “Vatan sağ olsun!” diye haykıran analarının sesi, yaralarını ve farklılıklarını alnından öpebilecek kadar güçlü olan Türk Ulusunun nefesiydi.
devamını görFatoş K. İYİGÜN
İzmir’in bir kıyı kasabasında, asırlık bir zeytin ağacının gölgesinde yazıyorum bu mektubu sana… Ben o günleri görmedim ama o gördü. Ondan mıdır bilmem, Cumhuriyet’e mektup yazıyorum dediğimde, bir yel esti ve avuçlarıma zeytin dalı düşüverdi. Barışın simgesi zeytin dalı. O an anladım. Cumhuriyet, barıştı. Cumhuriyet karanlığı aydınlığa taşıyan bir güneşti. Bağımsızlık Türk Milletinin karakteriydi ve tarih boyunca hep bir şekilde küllerimizden tekrar tekrar doğmayı bilmiştik. Ama seçtiğimiz yönetim şekilleriyle hep acıyla son bulan bir destanın parçası olmaktan kaçamamıştık. Neyse ki; bu makûs talihimizi değiştirecek kahraman içimizdeydi. O aydınlığa bakan masmavi gözleriyle Türkün karakterine uygun, bizi ilelebet yaşatacak yönetim biçimini ilan etti. CUMHURİYET… Cumhuriyet sen, benim atalarımın kanı, benim ve nesillerimin nefesisin. Sen, benim karakterimsin. 100. Yılın kutlu olsun. Bu yüz yaşında bedenimle, diğer yüz yaşlarında ruhumla gülümseyeceğim sana. Nice yaşlara…
devamını görGül KABACAOĞLU
Cumhuriyet’e mektup yazmaya karar vermek kolay olsa da yazmak hiç de kolay değil. Bu ülkede yaşayanlar için Cumhuriyet, yüz yıldır kitabi tanımının çok ötesinde anlamlara sahip. Yüz yıl öncesinden bugüne bakan bir liderin, Mustafa Kemal Atatürk’ün çağının ötesine uzanan değerleri bir araya getirdiği bir hayal! Ve yüz yıldır o hayal, zengin-yoksul, genç-yaşlı, kadın-erkek fark etmeksizin bu topraklarda yaşayan, bu topraklara ayak basan herkesin, hepimizin kişisel tarihinin asıl yazarı oldu. İşte her şeyden öte bu yüzden Cumhuriyet'i yazmak, bir roman karakterinin ona can veren yazarını anlatmaya çalışması gibi zor. Ancak tek bir kelimeyle bu yüzyılı ve bundan sonraki yüzyılı bir kavramla eşleştirecek olsam “refah” derdim. Çünkü Cumhuriyet sadece fakir bir halkın kendi kendini yönetmesi değil, fırsat eşitliğine sahip bir milletin üretip, kazanması ve ben yaşadım demesi için bir zemin. Kurduğu fabrikalarla, okullarla, mahkemelerle, yollarla, kısacası ürettiği ve öğrettiği tüm değerlerle bize refah içerisinde yaşamayı öğretendir cumhuriyet. Şimdi ondan öğrendiğimiz doğruları daha fazla anlamaya, yüzyıllar sonrasına aktarmaya çalışmanın zamanıdır. Şimdi onunla bulduğumuz doğru yolu takip etmenin, o yolun zorluklarına hiç bıkmadan, usanmadan göğüs germenin zamanıdır. Yüz yılın sonunda, bundan yüz yıl sonrasına bu değerleri taşımayı başarmanın, Mustafa Kemal Atatürk’ün bize sunduğu o mutlu ve güçlü ülke hayali için hiç durmadan çalışmanın zamanıdır. Geleceği, cumhuriyetin yarattığı yüz yılın ışığında aramanın zamanıdır. Bu coşkuyu yitirmeden, Atatürk’ün söylediği gibi tüm dahili ve harici düşmanlara, bizi bu hayali kurmaya devam etmekten alıkoymaya çalışanlara inat refaha, özgürlüğe ve cumhuriyetin değerlerine sahip çıkma zamanıdır.
devamını görOğuz DEMİR
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e, Atam ben bir kız çocuğu olarak sana olan minnetimi hangi kelimelerle açıklayabilirim bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet payidar kalacağıdır. Biz kadınlara verdiğin haklar için sana çok teşekkür ediyorum. Seni unutturmaya çalışanlar elbette ki var, fakat ben seni unutmayacağım. Yıllar önce yazdığın yazılar şu an doğru çıkıyor. Din üzerinden devlet yönetmeye çalışıyorlar. Sana Müslüman değildi diyorlar ama ben senin dininle ilgilenmiyorum ve Müslüman olduğunu düşünüyorum. Müslüman olmasan bile benim için önemli olan bu vatana yaptıkların, bu vatan senin sayende kuruldu. Hayatında kitap yüzü görmemiş insanlar sana laf edebiliyor. Bu zoruma gitmiyor değil ama seni her zaman savunacağım. "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın" diyorsun ya söz veriyorum kendimi ezdirmeyeceğim. Ve senin yolundan gideceğim. Mektubu sonlandırmak zorundayım. Seni seven bir kız çocuğu...
devamını görNisanur VERİLEN
Bugün size bir vatandaş olarak duygu ve düşüncelerimi ifade etmek için bu mektubu yazıyorum. Cumhuriyetimiz, Türkiye'nin temel değerlerinden biri ve ulusal kimliğimizin önemli bir parçasıdır. İçinde bulunduğumuz bu dönemde, Cumhuriyetimize olan bağlılığımızı ve saygımızı ifade etmek istiyorum. Cumhuriyet, Türkiye'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilmiştir. O günden bu yana, Cumhuriyet, ülkemizin temel değerlerini ve prensiplerini temsil etmektedir. Laiklik, demokrasi, insan hakları, eşitlik ve özgürlük gibi değerler Cumhuriyetimizin temel taşlarıdır. Bu değerler, Türk milletinin birlik ve beraberliği için önemli birer rehberdir. Cumhuriyetimizin ilanının üzerinden geçen yıllarda, ülkemiz birçok zorluk ve sınamayla karşılaşmıştır. Ancak, her zaman bu değerlere olan bağlılığımız ve milli birlik duygusu sayesinde bu zorlukların üstesinden gelmişizdir. Cumhuriyet, milletimizin birlik ve beraberliğinin bir sembolüdür.
devamını görHarun ÇALIŞKAN
Ben 44 yaşında, Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı bir kadınım. Cumhuriyetimizin 100. Yılını iki evladımla görebildiğim ve yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bir kadın olarak özgürlük ve bağımsızlığın ne kadar kıymetli olduğunun farkındayım ve tüm çocuklarımızın da bunun kıymetini bilerek Atamızın izinde yol almaları için ne gerekiyorsa yapmalarını sağlayacağım. Cumhuriyet bir varoluş sebebi, nice güzel yıllarımız olsun. İstiklal Marşımız her çaldığında döktüğüm gurur gözyaşlarım, her Atatürk fotoğrafı gördüğümde iyi ki bu ülkede yaşıyorum hissiyatım sonsuza dek sürsün. Çok kıymetli Türkiyemde Cumhuriyetimiz bizim en büyük şansımız. Bu topraklarda yaşayan herkes hissetmeli ve hissettirmeli bu gururu. Ne mutlu 100. Yılı yaşayan bizlere, ne mutlu Türk’üm diyene…
devamını görÖzge Tokman Yıldırım
Başbuğum, ben Subutay Türksoy. Balıkesirli bir Yörük evladıyım. Yıllar önce paşa dedem Mustafa Yetim sizin yanınızda cephede kurtuluş mücadelesi vermiş. Hepimizin dedesi, yakını bu mücadelede ya şehit oldu ya da gazi. Cumhuriyet ve özgür bir Türk devleti kolay kurulmadı. Hepinize sonsuz minnettarız başbuğum. Ben Balıkesir'in köyünden çıkan bir 22 yaşında, Yörük Türkmen evladı olarak hayatımın son anına kadar sizin izinizden gideceğim. Son ana kadar isminizi ve hatıranızı yaşatacağım. Ülkemizin sorunlarını çözmek için canım pahasına elimden geleni yapacağım. Mirasınıza, ülkemize sahip çıkacağız. Sizi çok seviyoruz başbuğum. Saygı ve hürmetle...
devamını görSubutay TÜRKSOY
Sevgili Cumhuriyet, sen olmasaydın şu an çok kötü bir ülke olabilirdik. Sen olmasaydın ne sevgi ne de bir dostluk kutlayabileceğimiz bir bayram olmazdı. Özgür olamazdık, demokrasi hayatımızda olmazdı. Dört gün sonra 100. yılı kutlayacağız. Bu bizim için en önemli bayram. Bu bayramda bazı öğrenciler okula gidip gösteri yapacaklar. Bunlardan biri de benim. Bunun için her gün eve gidip gösteriyi çalışıyorum. Ben bunun için çok heyecanlıyım, Pazar gününü (29 Ekim) bekliyorum.
devamını görElif Gül UYAR
