ULUS, CUMHURİYET'İNE

SESLENİYOR   

  • CUMHURİYET KUTLU OLSUN.

    devamını gör
    Adem ADEMOĞLU
  • Rabbim bu ülkeye bir daha devlet kurdurtmasın, Cumhuriyetimiz ilelebet payidar olsun...

    devamını gör
    Murat Yıldırım BAYAZİT
  • “Kimsesiz çocuklar için ne mümkünse veriniz.” Kimsesizlerin Kimsesi Cumhuriyet’te bugün; Açlığın ülkenin utancı olarak görüldüğü, çocukların kimsesiz bırakıldığı, artık işleyemediği topraklarından bir lokma için bilmedikleri şehirlerin gökdelenlerinde canlarını bırakıp yine kendi topraklarına dönenlerin kimsesiz gömüldüğü, kimsesizlerin kimsesi 2023’ün Cumhuriyeti. Kimsesizlerin Kimsesi Cumhuriyet’te dün; 1925 yılında Uşak’ta bir yetim yurdunda kalan kimsesiz çocuk Aziz, yurda yerleştirildiği için mutludur yurda ziyarete gelen Atatürk’e kimsesizliği şöyle tarif eder: “Babamı şahadet, annemi yoksulluk aldı. Uşak yetimleri adına yüz binlerce teşekkür ve yüz binlerce selam." Atatürk gözyaşlarını tutamaz. Aziz çocuğun, annesini yoksulluğun aldığını söyleme hakkıdır Cumhuriyet, 1928’de Atatürk, Emlak Eytam Bankası'na kimsesizler için yatırılan paranın müjdesini “Cumhuriyetin bilhassa kimsesizlerin kimsesi olduğunu yeniden ispat eden bu neticeyi memnuniyetle takdirinize arz ederim” der alkışlar arasında. Halk için yapılan inşaatları desteklemek ve yetim haklarını korumak için kurulan "Emlak ve Eytam Bankası"nın hakları son olarak bugünün TOKİ’sine geçmiştir. Kimsesizlerin Kimsesi Cumhuriyet’te bugün; Bugünün TOKİ’si depremde yetim kalan çocuklara, üniversite öğrencilerine, kirasını ödeyemeyenlere bedelsiz konutlar, yurtlar, rehabilitasyon merkezleri, ücretsiz kreşler yapmıyor. Rezidansların, AVM’lerin, imara açılan ormanların, acil kamulaştırılan arazilerin yeni sahiplerinin kimsesi bugünkü Cumhuriyet. Kimsesizlerin Kimsesi Cumhuriyet’te dün; Mustafa Kemal Atatürk, çocukların haklarını korumak için 1928’de imzaladığı Cenevre Bildirgesi : “Acıkan çocuk beslenmeli, hasta çocuk tedavi edilmeli, terk edilen çocuklar korunmalı, herhangi bir felaket anında öncelikle çocuğa yardım yapılmalı, her türlü istismara karşı korunmalı.” Atatürk çocukları korumak, beslemek, eğitmek, ihmal ve istismarı engellemek için sonradan adı Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu olarak değişen Himaye-i Etfal Cemiyeti’ni kurup, yokluğa, yoksulluğa ve kimsesizliğe savaş açıyor “Kimsesizlerin Cumhuriyeti”nde. Çocukların yaşam hakkı, eğitimi, sağlıklı bir nesil hedefiyle kurulan Cemiyet suç işleyen, dilenen, engelli, kimsesiz, yoksul, ihtiyacı olan her çocuğa kucak açıyor. Talebe sofraları, aşevleri, yetim evleri, bakıcı okulları, hemşire kolejleri... Hatta bir milyona yakın nüfuslu İstanbul’da yetersiz beslenen 6 bin çocuk için Cumhuriyet gazetesine ilan veriliyor “Kimsesiz çocuklar için ne mümkünse veriniz.” 1929 yılının karakışında yoksul çocukların giyimi meselesi tüm ülkenin gündemi. 1930’lu yıllarda, yoksul çocukların eğitimi için Çocuk Kütüphaneleri açıyorlar. Kütüphaneye devam eden çocuklara her akşam, bisküvi, incir ve üzümden bir kahvaltı, oyun oynamaları ve eğlenmeleri için de çocuk bahçeleri kuruyorlar. Kimsesizlerin Kimsesi Cumhuriyet’te bugün; Bugünün Cumhuriyet’inde çocuklar için okul yemeği yok, 10 milyon çocuk ağır yoksulluk koşulları içinde, 1,5 milyon kız çocuğu eğitim dışında, laik bilimsel eğitim yerine karma eğitim tartışılıyor, yüzbinlerce suça sürüklenen çocuk, milyonlarca çocuk işçi. Her beslenme saatinde arkadaşlarının yanından ayrılıp okulun etrafında beş tur atan 11 yaşındaki Ali’nin mi kimsesi, yoksa okul yemeğine ayrılacak kaynağın aktarıldığı bir avuç zenginin mi kimsesi olmuş bugünkü Cumhuriyet. Bizler hala 95 yıl önce imzalanan Cenevre Sözleşmesindeki çocuklar için okul yemeği kampanyasını sürdürüyoruz. Barınamayan, beslenemeyen artık “geçinmeye odaklanan” üniversite öğrencilerinin mi kimsesi bugünün Cumhuriyeti. Yoksa, onca yıl memleketin kalkınması için çalışan ama bugün çalışmanın huzurunu değil acısını çeken emeklinin mi kimsesi bugünkü Cumhuriyet. Kimsesizlerin Kimsesi Cumhuriyet’te dün; 1932 yılında “kimsesizlerin kimsesi olsun” diye Atatürk’ün isteği ile kurulan halkevlerinde sağlıklı yetişsin diye çocuklar, sağlık taraması, bir insanın alması gereken besin değerini hesaplarlarmış, öğrenci yurtlarında kalanlar için sıcak yemek, cezaevlerinde eğitim, köyden gelen işçilere barınak kurarlarmış. Şimdi yeniden kimsesizlerin kimsesi olsun diye ikinci yüzyılında Cumhuriyete, 2 yaşında kimsesiz bir çocuk gibi sıkı sıkı sarılarak, örgütlenip, dayanışarak yeniden umutla büyüteceğiz.

    devamını gör
    Hacer FOGGO
  • Senin hayalin hepimizin gerçeği ve ilelebet payidar kalacak. Cumhuriyetimizin 100. Yılı'nda sana olan hislerimi şöyle açıklamak isterim: Yaşamına konuğun olduğum Atam Sönmeyecek ışığın altındayım Umut ışığın hep benimle olsun Yegâne ömrümün her dakikası Sonsuz maviliğinde hayat bulsun

    devamını gör
    Ceyda KARACA
  • Atatürk ve Cumhuriyet, yüreğimde sıcacık bir sevgiyle yanıp tutuşan iki kutsal değerdir. Atatürk'ün vizyonu ve Cumhuriyetimizin ışığı, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin rehberidir. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne en büyük armağanlarından biri de kadınlardır. "Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir’’ diyerek kadının toplum ve medeniyet içindeki yerini takdir etmiştir. Türk kadınına her zaman güvenerek toplumda hak ettiği yere gelebilmesi için öncü olmuştur. Bugün Cumhuriyetimizin 100. yılında ben bir Türk kadını olarak, Atatürk'ün görünür kılınması için verdiği mücadelesini temsil etmekten gurur duyuyor ve bu mirası taşımanın sorumluluğunu hissediyorum. Ayrıca voleybol branşındaki başarılarımız yoluyla, geniş kitlelere ulaşarak Cumhuriyet’in temel değerlerini yüceltmeyi amaçlıyoruz. *Cumhuriyetin Işığında Voleybolun Rolü Cumhuriyet dönemi, sosyal eşitlik ve kadın hakları konusunda önemli adımların atıldığı bir dönemdir. Her alanda kadınların varlığı belirginleşmeye başlamıştır. Atatürk’ün sporu ve sporcuyu desteklemesi, aynı zamanda kadınların toplumda daha etkin bir rol oynamasını teşvik etmiştir. Voleybol, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkesin katılımına açık bir spor dalı olması nedeniyle, kadınların spor yapma ve rekabet etme hakkını spor alanlarında daha görünür kılmıştır. Bu bilinçle voleybol sahalarında sergilediğimiz başarılarla genç kızlara örnek olmayı ve onları spora teşvik etmeyi hedefliyoruz. Benim hikâyemde spor, Cumhuriyet’in özgürlük, eşitlik, adalet gibi değerlerini sahaya taşımanın bir yolu haline geldi. Voleybol, sadece bir oyun değil, aynı zamanda Atatürk’ün mirasını yaşatma ve Cumhuriyet’i temsil etme aracı oldu. Her vuruşumda, sahadaki varlığımı Cumhuriyet’in ışığında hissediyorum. *Olimpik Sporcu Apoleti: Uluslararası Temsilin Gururu Bu süreçte, Olimpik Sporcu Apoleti'ni taşıma şansına eriştik. Uluslararası arenada ülkemizi temsil etmek, sadece sporcu olarak değil, aynı zamanda Atatürk'ün izindeki kadınlar olarak da büyük bir gurur kaynağı oldu. Bu apolet, sadece bireysel bir başarı değil, aynı zamanda ülkemizi dünya sahnesinde temsil etmenin sorumluluğunu taşımak anlamına geliyor. Spor toplumların aynasıdır ve sembolik olarak kültürel bir elçidir. Bu bağlamda Olimpik bir sporcu olarak; ülkemizi yalnızca müsabık değil aynı zamanda bir kültür köprüsü oluşturma görevini de temsil ettiğimizin bilincindeyiz. *Spor, Kadın Hakları ve Toplumsal Değişim Günümüzde kadın hakları; özellikle sporda 100 yıllık varoluş mücadelesinin sonunda gelinen noktada, geleneksel toplumsal normların dışında bir gelişim göstermektedir. Spora eşit katılım ve erişim ile gelen ve özellikle kadınların başarıları ışığında toplumda genel bir bilinçlenme ve değişim sürecini tetiklemiştir. Bu doğrultuda ben “Mavi Şimşek” olarak Cumhuriyet’in ışığında voleybolun gücünü kullanarak, kadın haklarına olan inancımı ve toplumsal değişimde etkili olma misyonunu taşıyorum. Kız çocuklarına, sporun sadece bir aktivite olmanın ötesinde, bir toplumu değiştirme aracı olabilecek güce sahip olduğunu göstermek istiyorum. *Atatürk'ün İzindeki Kadınlar Olarak Sorumluluk Cumhuriyetimizin 100. yılında, bir Türk kadını olarak, bir Cumhuriyet kadını olarak, milli bir voleybolcu olarak, Cumhuriyetin değerlerini sadece saha içinde değil, aynı zamanda günlük hayatımızda da yaşatma sorumluluğunu taşıyoruz. Sporun görünen yüzünün ötesinde, toplumsal değişimin birer temsilcisi olarak sorumluluklarımızın farkındayız ve bu yolda her bir adımımız Cumhuriyetimizin ışığını daha da parlak kılma gayretiyle atılıyor. Sorumluluklarımızın bilinci, Atatürk'ün sevgisi ve Cumhuriyetimizin gücüyle, daha nice 100 yılların kadınlarına ilham olmayı sürdüreceğiz.

    devamını gör
    Meryem BOZ
  • Sevgili vatandaşlar, Tam bir asrın geçmesini kutluyoruz. Bir asırlık özgürlük, demokrasi ve eşitlik… Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, ulusumuzun özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin taçlandığı bir dönemin ürünüdür. Eğitim, sanayi, sağlık ve birçok alanda gerçekleşen reformlar, ülkemizi çağdaş bir toplum haline getirmiştir. Bugün, bize Türkiye Cumhuriyeti'ne olan bağlılığımızı ve sevgimizi yürekten hissettiriyor. Bu güzel ülkeyi daha da ileriye taşımak için birlikte çalışmamız gerekiyor. Özgürlük, adalet, eşitlik ve demokrasi ilkelerini koruyarak, Türkiye Cumhuriyeti'ni daha da geliştirmeli ve Atatürk’ün bize gösterdiği yoldan sapmamalıyız.

    devamını gör
    Asya ŞİMŞEK
  • Türkiye Cumhuriyet’i sayende Ben Cumhuriyetimizin 100.Yaşında eşitlik hakkıma, özgürlüğüme, sahibim. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde. onu büyük sevgi ve saygı minnetle anıyorum. O ne büyük insan; vatanını, insanını düşünen, halkına rol model olan lider, daima açtığı yolda, izinde gideceğim. cumhuriyet kadını olarak çalıştım, ayaklarımın üstünde durdum, durmaktayım. Çocuğumu Atasının izinde yetiştirdim, bu zamanlara kolay gelinmediğini, bu vatan bu bayrak için nice savaşlar verildiğini biliyor, vatanını bayrağını seviyor. Sen rahat uyu Atam. Başkumandanımız ve şehit arkadaşlarının ruhları şad olsun. Yurtta barış dünyada barış olsun. Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar var olsun. Ne mutlu TÜRKÜM diyene. Saygılarımla.

    devamını gör
    Emine ÇİÇEK
  • Cumhuriyet Bayramı en büyük bayramdır. Yok olmak üzere olan bir ülkeden, eşsiz bir zaferle kurulan Türkiye Cumhuriyet'i bugün 100 yaşında. Ulusumuz, Cumhuriyet ile birlikte özgür, laik ve çağdaş bir düzene kavuşmuştur. Bize bugünümüzü sağlayan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle anıyorum. Cumhuriyet aynı zamanda büyük bir sorumluluktur, çocuklarımı hep bu fikirle yetiştirdim. Onların da birer Cumhuriyet evladı olması, Türkiye sevgisi, vatan sevgisi ve çağdaş düşünceleri beni çok mutlu ediyor. Borcumuzu ancak Cumhuriyet'i yaşatarak ve çok çalışarak ödeyebiliriz. Çok büyük bir heyecanla Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum ve nice 100'lere diyorum...

    devamını gör
    Tuncay PAMUKLU
  • CUMHURİYET’İN İKİNCİ YÜZYILINA ADIM ATARKEN Atatürk ve yol arkadaşları egemenliği sultandan alıp millete verirken, saray ve şürekâsına tanınmış tüm ekonomik ve hukuki imtiyazları kaldırıp egemenliği paylaşan bir toplum tasarımı hayal etmişler ve Cumhuriyet’i kurmuşlardı. Cumhuriyet, her birimizin bir diğerine eşitlendiği uzun bir yolculuk olacaktı. Farklılıklarımızı, kimliklerimizi, beklentilerimizi sırtlanarak çıktığımız bu yolculukta sınıfsal, bölgesel ve nesiller arasında ortaya çıkabilecek tüm çelişkileri ve gerilimleri müzakere ederek ve uzlaşarak aşacaktık. Hiçbir çelişki ya da gerilim, herhangi birimizdeki eşit yurttaşlık hissiyatını değiştirmeyecekti. Cumhuriyet’in başarısını bu hissiyatı ne kadar paylaştığımıza bakarak ölçecektik. Cumhuriyet, kollektif bir aidiyet ve değişim ülküsüydü. Vatandaş olmakla kalmayacak, seçme ve seçilme haklarımız aracılığıyla eşit yurttaşlar olacaktık. Hiç kimseyi geride bırakmayacaktık. Savaşlardan yorgun çıkmış, saray şürekâsının yolsuzluklarından ve yozlaşmasından payına yoksulluk düşmüş halkların dirliği, ekonomik refahı ve geleceği için birlikte çalışacak, tüm sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldırmanın yollarını müzakere ederek bulacaktık. Kurucular büyük bir heyecan ve özveriyle işe giriştiler. Devrim adım adım eğitimi, tarımı, sanayiyi, kadın haklarını düzenledi. Değişimin sarsıcılığı sosyal huzursuzlukları ateşledi. Buna iki dünya savaşı arasındaki gerilimler de eklenince Cumhuriyet, eşit yurttaşlık idealini terk etti ve kendini tek bir kimlik tanımına sıkıştırdı. Artık temel müzakere zemini, yani yurttaşlık yıpranmaya başlamıştı. İşte bu yüzden, müşterek sorunlarımızın hiçbirini layıkıyla çözemeden geldik bugünlere. Bu yolculuk henüz tamamlanmış değil. Kuruluş anından uzaklaştıkça genişlemek, rahatlamak, gücünü kurumlarının esnekliğinden almak yerine daralan, huzursuzlaşan, esnemesine izin vermediği kurumları parçalayıp çöpe atan bir devlet var elimizde. Her şeye sıfırdan değilse bile başlangıca hayli yakın bir yerden tekrar başlayacağız. Yapacak çok iş var. Peki kim yapacak? Biz yapacağız. Yurttaşlar yapacak! Birbirlerini yurttaşlık bilincinden tanıyan, tıpkı Cumhuriyet’in kurucuları gibi bütün olumsuzluklara, yokluklara rağmen her felakette tüm dargınlıklarını, yorgunluklarını kenara itip birbirleriyle dayanışmaktan ve bir arada yaşamaktan vazgeçmeyen yurttaşlar yapacak! Tarihsel kırılma hatlarını biz yurttaşlar onaracağız. Toplumsal barışı biz yurttaşlar kuracağız. Ekonomiyi, yani dirliğimizi, düzenimizi, kamu yararını yeniden tanımlayacak ve inşa edeceğiz. Önce yaralanan özsaygımızı onaracağız, sonra da dünyadaki itibarımızı. İkinci yüzyılın en önemli işi, Cumhuriyet’in temel vaadini birbirimize hatırlatmak. Üzerinden yüz yıl geçmiş kuruluş anındaki o travmatik aciliyet duygusuyla yüzleşmek. Ödevler kadar haklara ve karşılıklı güvene dayalı bir yurttaşlık tarifi yapmak. Böylece o öyküyü eşitlenmekten, yani birbirimizden korkmadığımız bir geleceğin ilham kaynağı kılmak.

    devamını gör
    Dr. Nesrin NAS