ULUS, CUMHURİYET'İNE

SESLENİYOR   

  • Senin naçiz vücudun toprak olalı 85 yıl oldu. Bu ülke, ilelebet payidar kalacak dediğin Türkiye Cumhuriyeti, bir asrı geride bırakıyor Atam. İlan edildiği günden itibaren zorluklarla mücadele etmiş olan cumhuriyetimiz ve insanları gözü pek bir şekilde tüm azim ve kararlılığını kanının son damlasına kadar göstermiştir, göstermeye devam edecektir. Beni görmek demek yüzümü görmek değildir, fikirlerimi, duygularımı hissediyorsanız bu kâfidir demiştin. Dedelerimizden torunlarına süregelen bu fikriyat ve hissiyat bizlerden gelecek nesillerimize de şüphesiz süregelecektir. İçimizde ve dışımızda bu ülkeyi tehdit edici unsurların başı eninde sonunda tamamen ezilecektir. Bulunduğumuz durumdan daha ileriye, senin gösterdiğin yoldan akıl ve bilim yolundan gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir neferi, senin de bir askerin olarak, açtığın yoldan gösterdiğin hedefe durmadan ilerleyeceğime ant içiyorum.

    devamını gör
    Doğukan BABACAN
  • 23 Nisan 1953 Sevgili Cumhuriyet Nasılsın? Ben iyiyim. Bugün annemin anlattıklarından sonra sana bir mektup yazmak geldi içimden. Öyle acayip şeyler anlattı ki şaştım kaldım! Bir de sen dinle. Bakalım doğru mu? Annem senin ilan edildiğin gün doğmuş. Adını Ümid koymuş anneannem. Senin olmadığın bir ülkede yaşamak ne, o da benim gibi bilmiyormuş. Cumhuriyet'in ilk çocuğuyum ben diye övünür durur hep. Ama anneannem senin henüz ülkemize gelmediğin yıllarda doğmuş büyümüş. İşte bana çok acayip gelen şey onun çocukluğu ve gençliği oldu. Anneme bugün büyüyünce konservatuara gidip oyuncu olmak istediğimi söyledim. O da ne istersem onu olabilirsin dedi. Yeter ki iste. Anneannem de ressam olmak istiyormuş. Ee dedim olsaymış ya. Olamazdı diye anlatmaya başladı annem. Resim çizmenin yasak olduğu bir dünyayı hayal edemedim bir türlü. Meğer sen yokken kadınlar istedikleri hiçbir şey olamıyorlarmış. Belki çok şanslı bir iki gayrimüslim kız, onun dışında babaları kızlarını okula göndermiyormuş. Hatta tek başlarına evden çıkamıyorlarmış, yasak değilse de günahmış. Zaten babaları izin verse bile nereye gideceklermiş ki, hiçbir okul kabul etmiyormuş kız öğrencileri. Erkenden evlenip ev işi yapıyorlarmış sadece. Amma büyük haksızlık! Karabasan görmüştüm ben bir kere, onun gibi diye geçirdim içimden. Sen diye sordum anneme, sen nasıl doktor oldun peki? E dedi, ben Cumhuriyet çocuğuyum. Sonra anlattı da anlattı, nasıl gururlandı ülkenin en iyi üniversitesinde okudum, ilk kadın doktorlarından biriyim derken, nasıl değişmiş her şey, nasıl değişmiş dünya, hele de kadınlar için. Çok teşekkür ederim Cumhuriyet. İyi ki gelmişsin. Bütün gün evde otursaydım çok canım sıkılır, çok mutsuz olurdum. Ama anneannem ne yapmış sen gelince biliyor musun? Halk Eğitim'e gitmiş yıllarca, resim dersleri almış. Artık gözleri pek iyi görmediği için çizmiyormuş ama meğer bizim evin duvarlarındaki o şahane resimleri hep anneannem çizmiş. Amatör ressam diyormuş kendine. Aile sırrı sanki, neden haberim olmadı şimdiye kadar? Utanıyor dedi annem. Yaşlanınca iyice çocuklaştı. Demek o yüzden en iyi arkadaşım anneannem. Sevgili Cumhuriyet, satırlarıma son vermek zorundayım, birazdan anneanneme gideceğiz. Bugün hem annemin hem senin doğum günün. Sen, ben, annem ve anneannem. Şahane bir dörtlüyüz bence. Çok teşekkür ederim, iyi ki varsın. Seni seviyorum. İmza- Özgür

    devamını gör
    Zeynep KAÇAR
  • Türkiye Cumhuriyet’inin 100 yılının 81 yılını Türkiye’de yaşayan bir kişi olarak yoğun bir siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel belleği taşıyorum. Lise yıllarım 1951’de yeniden açılan Alman Lisesi’nde 1. ve 2. Dünya Savaşlarını, faşizmi, Nazizmi ve Avrupa ve ABD’nin sorgulanan demokrasisini, Sovyet ve Çin komünizmini, emperyalizm ve kolonyalizmin, ülkeleri ve kültürleri parçalayan etkilerini ve Hiroşima ve Nagazaki’yi öğrenerek ve bu olayların sonucunda nasıl karmaşık bir dünyada yaşadığımı ürküntüyle fark ederek geçti. İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde de binlerce yıllık uygarlıkları ve onların çoğunun Anadolu’da bıraktığı değerli mirası öğrendim; bu eğitim de bana dünyaya daha güvenli ve geniş açıdan bakmayı öğretti. Bütün bu bilgileri taşırken Türkiye Cumhuriyeti’nin benim kuşağım ve gelecek kuşaklar için ne anlama geldiğini kavradım. 2023 yılında bu anlamı şöyle tanımlayabiliyorum: Avrupa, Asya, Afrika arasında konumlanan Türkiye’de doğmak, 20.yüzyıl boyunca ve 2000’li yıllarda hem bu bölgede hem de kendi ülkemde yaşanan bütün siyasal, ekonomik, kültürel sorunlara, çıkmazlara ve felaketlere karşın bir ayrıcalıktır. Bu konumda insan dünyaya 360 derece bir bakışa sahip olabiliyor. Türkiye bu bölgede, Cumhuriyet’in kuruluşunun nedeni olan modernizmi en erken yaşayan ülkedir; Postmodernizmi, küreselleşmeyi de sert geçişlere ve direnişlere karşın özellikle sanat ve kültür alanındaki üretimleriyle içselleştirmiş bir ülkedir. 1980’den günümüze sanat ve kültür alanındaki çalışmalarımı da bu ayrıcalıklı jeopolitik konuma borçluyum. Deneyimlerim bugün olduğu gibi gelecekte de Türkiye’de sanat ve kültür üretiminin geniş kitleye, içinde yaşadığı düzeni, siyaseti ve ekonomiyi anlamlandırmak için, düşünsel ve tinsel bir güç vereceğini gösteriyor. Bilim ve teknolojideki tüm gelişmeler de sanat ve kültürün gücünü ve etkisini güçlendiriyor. Metaforlarla ve dolaylı biçimde de olsa, sanat yalnız söz konusu olan ayrıştırıcı, köktendinci ve kutuplaştırıcı kalıntılardan kurtulmak üzere değil, tüketim ve medya ideolojilerinin olumsuz etkilerini de dönüştürmek üzere de yol ve strateji gösteriyor ve göstermeye devam edecek. Sanat yapıtlarıyla oluşturulan görsel metaforlar kutuplaştırıcı siyasal tartışmaların açtığı yarığı iyileştirici düşüncelerle dolduruyor ve doldurmaya devam edecek. Bilim ve teknolojiyle işbirliği içinde çalışan kültür ve sanat insanları karanlık siyasal ideolojilerin ağına karşı aydınlatıcı seçenekler sunuyor ve sunmaya devam edecek. Siyasi ve ekonomik gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet yönetim şekli olan Cumhuriyet ile gelecek kuşakların önünde sahip çıkmaları gereken böyle bir seçenek var.

    devamını gör
    Beral MADRA
  • Ulusal Egemenliğin tahtları yıktığı, bir avuç Türk'ün tüm dünyaya meydan okuduğu bir zaferdir Cumhuriyet.Halkın "kul" değil "efendi" olduğu gündür Cumhuriyet.Demokrasinin Beşiğinde bile kadının seçme ve seçilme hakkı yokken,Atatürk'ün cumhuriyetinde vardı.Halkın egemenliği sonuna kadar savunan Atatürk'ün cumhuriyetinde kadın savaş pilotları vardı.Atatürk'ün cumhuriyetinde kadın akademisyenler vardı.Ne mutludur ki Atatürk'ün cumhuriyetinde Liyakat ve Adalet vardı.Türk milleti şanslıdır ki onlara yoktan var etmeyi ve asla umutsuzluğa kapılmamayı öğreten bir öğretmenleri var.Atatürk'ün en büyük eseri olan Cumhuriyet şüphesiz ki ilelebet payidar kalacaktır.Cumhuriyet bir umutdur,Türkiye'de umut ebediyen var olacaktır.

    devamını gör
    İlker YILMAZ
  • Seni anlamak, seni anmak ne muazzam şey Mustafa Kemal... Ayağımıza taş, elimize kan değmesin, Cumhuriyet bize çok iyi geldi iyi ki geldi. Mücadele alınan en büyük zaferdir. İşgal altında değil bayrak altında, sonsuzluğa Cumhuriyet...

    devamını gör
    Emel ATA
  • Atamın zamanına gitmeyi çok istiyorum.Eskiden savaşta neler olduğunu bilmek isterdim.Çünkü bu cumhuriyet kolay kazanılmadı.atam bize bu cumhuriyeti armağan ettiği için minnettarım.

    devamını gör
    Uraz Ali AKTAŞ
  • “CUMHURİYET” 29 Ekim 1923 te atılan bugün itibari ile yüz yıl olan cumhuriyetin evlatları ve neferleri olarak , yaşanan onca zorluklara badirelerle bu günümüze ulaşan Cumhuriyetimize ,bi ömür asırlar boyu ebediyen ve mütemadiyen ilelebet payidar kalacağına Türk Gençliği adına söz veriyoruz . Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını ve özellikle fedakarlık ve cefakarlık gösteren nice cumhuriyet kadınlarını ( ninelerimiz, annelerimiz ) saygı, sevgi, özlem ve minnetle anıyoruz . YAŞASIN CUMHURİYET 

    devamını gör
    Hasan CEYLAN
  • 100. YILI’NDA CUMHURİYET’E MEKTUP Ne büyük kıvanç, ne büyük onur; Cumhuriyet’in 100. Yılı’ndayız! Onu yozlaştırmak ve hatta yok etmek isteyen her komploya rağmen ayakta Cumhuriyet’imiz. Sadece kuruluşunu yaşayan nesil değil, ondan sonrakiler için dahi o ilk günkü taze anlamı ve derinliğiyle hâlâ hissedilen ve yaşatılan bir devrim Türkiye Cumhuriyeti. Onu dünyadaki diğerlerinden farklı yapan; Atatürk gibi bir dâhinin vizyonu, mücadelesi ve önderliğinde gerçekleşmiş olması. Öyle bir vizyon ki daha Osmanlı ordusunun cepheden cepheye mücadeleye koşan bir subayı iken milleti için ideal yönetim şekli olacağına karar vermiş Mustafa Kemal. Savaşı kazanacağımız çok zayıf bir ihtimal, ülkemize sahip kalmamız aynı derecede soru işareti olan bir dönemde ileriye dönük duyduğu özgüvene, azme ve liderliğinin gücüne inanca bakar mısınız? O, savaşın kazanıldığını, düşmanın kovalandığını ve geride kalan perişan, aç, sefil, çaresiz, cahil, yoksul bir millet için hür, bağımsız, demokratik cumhuriyet kurduğunu hayal edecek kadar emin, kararlı bir lider. Üstelik sadece kendisiyle ilgili değil özgüveni. Yüzyıllardır koyun gibi güdülmeye alışmış, tebaa bir milleti de davasına inandırıp arkasına alıp mücadelede yanında sürükleyeceğinden de emin. Cumhuriyet; bağımsızlığımız, hürriyetimiz, nimetimiz, geleceğimiz, varlığımızın sebebi... Bayrağımızın, inançlarımızın kalesi. Canım Ata’ma, onunla omuz omuza mücadele verenlere sonsuz minnet ve şükranla, nice yüzyıllarda bayrağımızın, hür fikir ve sesimizle dalgalanacağı kutlamalara! Ben, Cumhuriyetimizin nimetlerinin, değerinin ve vatandaş olarak bana verdiği değerin farkında, coşkuyla haykırıyorum ki; Türkiye Cumhuriyetimizi yaşatmak için üzerime düşen hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağım! Nermin Bezmen

    devamını gör
    Nermin BEZMEN
  • Ne diyor Mehmet Akif Ersoy; Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı; Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk ulusuna emanet etmiş olduğu Cumhuriyet’in 100. yılı. Koskoca bir asrı! Bir kadın olarak bana birey olabilme hakkımı vermiş olan Atatürk’e bu mektubu yazmayı borç bilirim. Türkler olmadan dünya tarihi yazılmaz demiş saygıdeğer İlber Ortaylı. Cumhuriyetimizin 100. yılının coşkuyla kutlanmamasının hüznünü yaşadığımız şu günlerde bana bugün bu mektubu yazabilmem için önce eğitim alma hakkını, ardından da düşüncelerimi özgürce ifade edebilme hakkını tanımış olan Atama minnet etmeyi borç bilirim. Artık kulaklarımızda eskisi gibi yankılanmasa da Atatürk’e açtığı yolda, gösterdiği hedefe durmadan yürüyeceğime dair ant içer, söz veririm. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene! Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun. Saygılarımla…

    devamını gör
    Emine Şule TÜRKOĞLU