Hayallerimizle, değerlerimizle ikinci yüzyıla ve

Cumhuriyet’e Mektup Yaz

Cumhuriyet’e 1OO. Yılı’nda söylemek istediklerinizi, 1.OOO karakter ile sınırlı olmak üzere aşağıdaki “mektup yaz” ikonuna tıklayarak yazabilirsiniz.

Burada yazılanları yıl boyunca herkes görüp okuyabilecek. Yılın sonunda, seçilecek yazılardan Cumhuriyet’e Mektuplar kitabı ortaya çıkacak. Herkesi bu açık platforma ve kitaba katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Hayallerimiz ve değerlerimizle nice mutlu 1OO'lere...

Doğan Kitap olarak, 100. yaşında ulusun Cumhuriyet’e sesleneceği ve ona olan sevgisini dile getirebileceği bir projeyi hayata geçiriyoruz: Cumhuriyet’e Mektuplar. “Ulus, Cumhuriyet’ine sesleniyor” sloganıyla başlattığımız bu proje kapsamında herkesi klavye başına oturup yazmaya davet ediyoruz. Bu platformda herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin anlamı, başardıkları, ona duyduğumuz bağlılık, kurucu kadrolara duyduğumuz gönül borcu, hayal ettiğimiz gelecek gibi konularda serbestçe yazıp toplumla paylaşabilecek.

Cumhuriyet’e 100. Yılı’nda söylemek istediklerinizi, 1000 karakter ile sınırlı olmak üzere cumhuriyetemektuplar.com adresine yazabilirsiniz. Burada yazılanları yıl boyunca herkes görüp okuyabilecek. Yılın sonunda, seçilecek yazılardan Cumhuriyet’e Mektuplar kitabı ortaya çıkacak. Herkesi bu açık platforma ve kitaba katkıda bulunmaya davet ediyoruz.

Sizden Gelen Mesajlar

  • Adım Altuğ Yücel. Ben bir sanatçıyım. Sanatı “Tek bir kelime ile tanımla” deseler “Ahenk” derim… Sanat, insanda ahenk duygusu yaratan bir alandır. Sanat farklı malzemelerle ahenk yakalamaktır. Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan Giorgio Parisi, ödülü “Bütünün parçalarının toplamından fazla olduğunun” enformasyon matematiğini fiziğe aktardığı çalışmaları ile almıştır. Bütün, kendini oluşturan parçalardan daha farklı bir şeydir. Tıpkı farklı renkte boyaların tuvalde ortaya ahenk içinde bir yağlıboya eser çıkarması gibi... Tıpkı farklı görüşe sahip, farklı kültürde yetişmiş, farklı ekonomik imkânlara sahip insanların bir arada ahenk içinde yaşaması gibi. Cumhuriyet de ahenktir. Bir şiir, bir şarkı gibi. Bir tiyatro oyunu, bir heykel, bir yağlıboya tablo gibi. Cumhuriyet tek tek bireylerin söz hakkının olduğu bir ahenk örneğidir. Tıpkı farklı renkte sesleri olan… Kimi yaylı, kimi vurmalı, kimi üflemeli, farklı enstrümanların farklı notalar çalmasına rağmen ortaya uyum içinde bir müzik parçasının çıkışı gibi. Tıpkı bizi Cumhuriyet’le tanıştıran büyük sanatçı, muhteşem orkestra şefi Mustafa Kemal’in bize tanıttığı ahenk gibi. Onun yazdığı ve ilk kez onun yönetiminde yaşadığımız, 100 yıldır süren ve hiç bitmeyecek Türkiye Cumhuriyeti senfonisi gibi. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.

    devamını gör
    Altuğ YÜCEL
  • Cumhuriyet’e Mektup

    Bir hayalim var! Toplumun farklı kesimleri olarak neleri ortaklaşa sahipleneceğimiz konusunda bir asgari müşterekler zemini oluşturup mutabakat sağlayalım. Orta Asya’daki anaerkil köklerden başlayıp Anadolu’ya geliş ve sonrasında beylikler, Selçuklu ile Osmanlının Asurlular, Sümerler, Hititler, Frigler, Luviler, Karyalılar, Kommageneler, Likyalılar, Lidyalılar, Truvalılar, Bizanslılar ve saymadığım bir dolu halkın torunları ile karışarak dünyanın en katmanlı kültürel, etnik yapısını oluşturmuş olmaları müthiş bir zenginlik. Yelpazesi çok geniş bir melezlikten bahsediyoruz ama bunu bir avantaj olarak göremeyen iktidarlarla yönetildik 1950’lerden beri.

    Başa gelen her iktidar kendi ait olduğu demografik kesiti kayırmayı amaç edindi ve hiçbir iktidar asgari müşterekler için gerekli çabayı göstermedi. Her gelen bir öncekinin inşa ettiği duvarı yıktı ve kendi duvarını inşa etmeye başladı. Yapılması gereken inşa edilmiş duvarları yıkmadan onların üstüne eklemek idi, bu sayede büyük ve sağlam bir duvarımız olacaktı. Birçok açıdan ileri gitmiş ülkelere baktığımızda solcusu, sağcısı, liberali, muhafazakârı, mutaassıbı, demokratı, yeşilcisi, aktivisti, vb. kim iktidara gelirse gelsin genel gidişatın aksamadığını görüyoruz. Bunun nedeni asgari müşterekler konusunda uzlaşılmış ve Türkçede karşılığı olmayan bir kavram olan “legacy”nin yıkılmayacak bir şekilde inşa edilmiş olması. Legacy, nesiller boyu süren ve değişmeyen uzun vadeli ortak miras anlamına geliyor; halbuki bizdeki miras kavramı tek nesil, dönem, devir süren ve kamusal olmak yerine bireysel ve kadük bir mefhumdur. Mesele iyice kişiselleştirildiği için, miras bizde ittifaka zemin sağlamaz, aksine ciddi kavgalara yol açar; çünkü paydaş olan herkes üstüne alın terini dökmediği, bir başkasının çabası ile oluşmuş birikimden en büyük payı kapmak hırsındadır.

    Kültür olarak müştereklere verilen desteğin, emeğin; toplumu oluşturan her bireye bir artı olarak geri döndüğünü kavrayabilmiş değiliz. “Memleketi ben mi kurtaracağım?” zihniyeti olduğu sürece bunu idrak etmemiz zor görünüyor. Ya kim kurtaracak, dünyanın her yerinde şirketleşmeye başlayan ve vergisini aldığı vatandaşa değil kendilerine çalışan idari yapılar mı? Hiç sanmıyorum. “Askıda” diye güzel bir geleneğimiz var, kim olduğunu bilmediğin birileri için ortaya bir destek atıyorsun, ihtiyacı olan birileri de bunu anonim olarak kullanıyor. Bu ve imece geleneği sivil toplum dayanışmasının çok güçlü örnekleri. 2023 depremi sonrasında ülkedeki sivil dayanışmanın ne derece iyi işleyebildiğini, toplumun nasıl hızlıca ve tesirle bir araya gelebildiğini gördük. Bizim bir araya gelmemiz, seferber olmamız için neden ille de bir felaket gerekiyor?

    Gündelik yaşamımızda da dayanışma kültürü geliştirsek, birbirimizin farklılıklarına saygı duysak, çalışkanlığı alışkanlık haline getirip işbirliğinde liyakat ve sadakati benimsesek; toplumu bir arada tutmakta en önemli değerlerden olan güven duygusunu inşa edeceğimize ve Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında önümüzdeki engelleri bertaraf edeceğimize inancım var. Ne de olsa buraları medeniyetin doğduğu topraklar!

    devamını gör
    Murat GERMEN
  • Bu yıl Cumhuriyet'in 100. yıl dönümünde kızım Sude Suna sordu, "Anne sen de mektup yazdın mı, hiç kaçırmazdın?" dedi... Yazmadığıma çok üzüldüm...şimdi yazıyorum...Ben Türk olmaktan gurur duyuyorum. İnşallah ileride torunlarım bu yazıyı okurlar...Sonsuza dek Mustafa Kemal Atatürk'ün izindeyiz... Bu vatanın toprakları kolay kazanılmadı... Bunu hiç unutmayın evlatlarım, torunlarım.., İlelebet bu Türk tarihindeki topraklar böyle kalacaktır. Bizler Türk'üz ve bundan gurur duyuyoruz... Ne mutlu Türküm diyene... Ülkemi çok seviyorum... Başka bir Türkiye yok... sevgili kızlarım MÜBERRA TORUN VE SUDE SUNA TORUN'UN çocukları ya da bundan sonraki gelen ve hiç tanıma imkânım olmayacak torunlarım, sizleri seviyorum... Siz benim canımsınız, kanımsınız. Rabbim sizleri hep mutlu etsin... Bu dünya bir gölgelik kadar kısa... Hiçbir şeyi kafanıza takmayın. Hep mutlu olun, sağlığınıza dikkat edin ve bu ruhta bir büyükannemiz varmış, bu dünyadan geçmiş diye hep gurur duyun.

    devamını gör
    Emel TORUN
  • 23 Nisan 1953 Sevgili Cumhuriyet Nasılsın? Ben iyiyim. Bugün annemin anlattıklarından sonra sana bir mektup yazmak geldi içimden. Öyle acayip şeyler anlattı ki şaştım kaldım! Bir de sen dinle. Bakalım doğru mu? Annem senin ilan edildiğin gün doğmuş. Adını Ümid koymuş anneannem. Senin olmadığın bir ülkede yaşamak ne, o da benim gibi bilmiyormuş. Cumhuriyet'in ilk çocuğuyum ben diye övünür durur hep. Ama anneannem senin henüz ülkemize gelmediğin yıllarda doğmuş büyümüş. İşte bana çok acayip gelen şey onun çocukluğu ve gençliği oldu. Anneme bugün büyüyünce konservatuara gidip oyuncu olmak istediğimi söyledim. O da ne istersem onu olabilirsin dedi. Yeter ki iste. Anneannem de ressam olmak istiyormuş. Ee dedim olsaymış ya. Olamazdı diye anlatmaya başladı annem. Resim çizmenin yasak olduğu bir dünyayı hayal edemedim bir türlü. Meğer sen yokken kadınlar istedikleri hiçbir şey olamıyorlarmış. Belki çok şanslı bir iki gayrimüslim kız, onun dışında babaları kızlarını okula göndermiyormuş. Hatta tek başlarına evden çıkamıyorlarmış, yasak değilse de günahmış. Zaten babaları izin verse bile nereye gideceklermiş ki, hiçbir okul kabul etmiyormuş kız öğrencileri. Erkenden evlenip ev işi yapıyorlarmış sadece. Amma büyük haksızlık! Karabasan görmüştüm ben bir kere, onun gibi diye geçirdim içimden. Sen diye sordum anneme, sen nasıl doktor oldun peki? E dedi, ben Cumhuriyet çocuğuyum. Sonra anlattı da anlattı, nasıl gururlandı ülkenin en iyi üniversitesinde okudum, ilk kadın doktorlarından biriyim derken, nasıl değişmiş her şey, nasıl değişmiş dünya, hele de kadınlar için. Çok teşekkür ederim Cumhuriyet. İyi ki gelmişsin. Bütün gün evde otursaydım çok canım sıkılır, çok mutsuz olurdum. Ama anneannem ne yapmış sen gelince biliyor musun? Halk Eğitim'e gitmiş yıllarca, resim dersleri almış. Artık gözleri pek iyi görmediği için çizmiyormuş ama meğer bizim evin duvarlarındaki o şahane resimleri hep anneannem çizmiş. Amatör ressam diyormuş kendine. Aile sırrı sanki, neden haberim olmadı şimdiye kadar? Utanıyor dedi annem. Yaşlanınca iyice çocuklaştı. Demek o yüzden en iyi arkadaşım anneannem. Sevgili Cumhuriyet, satırlarıma son vermek zorundayım, birazdan anneanneme gideceğiz. Bugün hem annemin hem senin doğum günün. Sen, ben, annem ve anneannem. Şahane bir dörtlüyüz bence. Çok teşekkür ederim, iyi ki varsın. Seni seviyorum. İmza- Özgür

    devamını gör
    Zeynep KAÇAR
  • Cumhuriyet Türk milleti için çok önemlidir. Cumhuriyet'in ilanı ile devlet yönetimi millet egemenliğine bırakılmış,toplumu oluşturan bireyler arasındaki ayrıcalıklar kaldırılmış ve Türk kadını bulunması gereken konuma getirilmiştir. Bütün bunlar Atamız ve yol arkadaşları sayesinde olmuştur.Bizim üstümüze düşen ise Atamızın emanetine sahip çıkmak ve Cumhuriyetimize yakışır evlat olmaktır. Peki bunu nasıl yapmalıyız? Kendimizi geliştirerek bilinçli bireyler olmalı ve çevremizi bilinçlendirmeliyiz. Birlik ve beraberlik içinde olmalı, milli ruhumuzu asla kaybetmemeliyiz .Mesleğimizi en iyi şekilde icraat ederek vatanımıza hizmet etmeliyiz. Bilim,fen ve teknolojiye katkı sağlayarak ülkemizi ileri taşımalıyız. ÜRETMELİYİZ. Kısacası Atatürk ilke ve inkılaplarını anlamalı ve anlatmalıyız.Ülkemizin durumu her ne olursa olsun umutsuzluk hissine kapılmayarak vatanımız için çabalamaya devam etmeliyiz. Nice yüzyıllara TÜRKİYE CUMHURİYETİ...

    devamını gör
    Nehir İNAN
  • YAŞ ALDIKÇA GENÇLEŞEN CUMHURİYET Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz” demesinden bu yana yüz yıl geçti ama cumhuriyetimiz hâlâ ilk günkü gibi canlı, taze ve diri. Çünkü bu millet bütün engellemelere rağmen Atatürk’ü ve onun kurduğu cumhuriyeti çok sevdi. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet'i kurduktan sonra onu demokrasiyle taçlandırmak istedi, zira demokrasi olmadan cumhuriyet mefkûresinin eksik kalacağını biliyordu. Bunun için de çok çaba sarf etti, siyasi partilerin kurulmasını sağladı sözgelimi. Ama henüz halkın nazarında demokrasi ideali tam oturmadığı için demokrasiye geçiş denemeleri başarılı olamadı. Bu başarısız denemelere rağmen Mustafa Kemal Atatürk’ün aklında demokrasiye geçiş düşüncesi hiç ölmedi. Ama Avrupa bile yerleşik demokrasi düşüncesinden henüz uzaktı. Almanya’yı Hitler, İtalya’yı Mussolini, İspanya’yı Franco, Portekiz’i Salazar gibi faşist diktatörler yönetiyordu. Ve Avrupa topyekûn büyük bir savaşın eşiğindeydi. Buna rağmen Mustafa Kemal ardı ardına demokratik hamleler yaptı. 1934’te kadınlara seçme, seçilme hakkı tanıdığında Fransa’da kadınların bu hakkı kazanmak için 10 yıldan fazla bir zaman beklemeleri gerekti. Mustafa Kemal Atatürk, demokrasi ideline kavuşmadan aramızdan ayrılmış olsa da Türkiye toplumu bu ideale ulaşmak için çok beklemek zorunda kalmadı. İsmet İnönü 1946’da çok partili sisteme geçilmesini sağladı ve demokrasinin inşasını gerçekleştirdi. 1950’de ise nihayet cumhuriyet tam olarak demokrasiyle taçlandırıldı ve Türk tarihinde ilk defa seçim marifetiyle yönetim el değiştirdi. Bu çok büyük bir devrimdi. Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet'in diğer kurucu önderleri gerçekten az zamanda çok iş yaptılar. Açıkçası bizler onların inşa ettiği cumhuriyet ve demokrasi mevhumuna yeterince sahip çıkamadık. Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine henüz uzağız. Bütün tökezlemelere, güçlüklere, engellemelere rağmen cumhuriyet orada bir güneş gibi parlamaya devam ediyor; yaş aldıkça gençleşiyor, yenileniyor, tazeleniyor.

    devamını gör
    Cem KALENDER
  • Yüz yıl değil, bin yıl geçse de açtığın yolda, gösterdiğin hedefe ilelebet yürüyeceğime ant içerim. 

    devamını gör
    Aleyna SAĞIR
  • Ey büyük ATATÜRK! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğimize ant içeriz. Bize bıraktığın emanete sıkı sıkı sarılıp onu asla yalnız bırakmayacağımızı bilmeni isteriz. Cumhuriyeti sizler kurdunuz, bizler yaşatacağız. Doğum günümüz kutlu olsun. Ne mutlu TÜRKÜM diyene!

    devamını gör
    Gürkan ŞEVİK
  • Gelecek kuşaklara bıraktığın en büyük miras olan CUMHURİYET'imizin 100.yılını hak ettiğimiz muasır medeniyetlere ulaştırmak her Türk ferdinin ödev ve sorumluluğudur. Gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğimize ant içeriz.

    devamını gör
    Hasan Engin OKAY